✿ Kitap Elestirisi : Kumral Ada Mavi Tuna : Buket Uzuner ✿

27.6.15

Herkese merhaba ^.^

Güzel ve bol yağışlı bir Cumartesi gününden selamlar.... Evet yağış, yine yağış... Sanırım bu yaz biraz gecikecek zira hala ilkyaz devam ediyor gibi :( Bugünün ayrı bir önemi de bugünün benim 2 aylık yaz tatilimin ilk günü olması ve şahane geçiyor olması... Evet, doğru duydunuz resmi olarak tatile girmiş bulunuyorum ^.^ Yaşasınn ! Benden mutlusu yok !

Bugün sizlere okuduğum ve seminer döneminde bana arkadaşlık eden son kitaptan ve onun hakkındaki eleştirilerimden bahsetmek üzere blogumdayım. Evet kütüphaneden ödünç aldığım bu üçüncü güzellik de tamamlandı ve hafızamdaki ve blogumdaki eşsiz yerini aldı. Dilerseniz hemen başlayalım!

Kitabımız Remzi Kitabevi'nden çıkma ve yaklaşık olarak 432 sayfa...
*
Kitabı alış sebebim tamamen yazarın ismi kaynaklıdır çünkü Buket Uzuner en favori kadın yazarlarımdan birisidir. Kütüphanede ikidir gözüme çarpan bu güzelliği nihayet okumak üzere aldım ve okuyup bitirdim, hatta dün itibariyle sıradaki kitabıma da geçtim. 
*
Kitabın okuduğum kapak tasarımı yukarıdaki gibi eski versiyonu şeklindeydi. Kapak tasarımını pek sevmesem de konuya gayet uygun buldum. Arka kapakta ise kitabın girişindeki o Salı sabahı yer alıyor bir şiir düzeninde. Arka kapaktaki yazarın resmine ise zaten aşinayız. Kitabın arka kapağının kalan kısmında da kitapla ve Buket Uzuner ile ilgili övgüler yer alıyor.


Kitabın konusuna gelecek olursak -ki bence kitabı unutulmaz ve efsanevi yapan öğelerden biri de bu arkadaştır- Tuna Kuzguncuk'ta ağabeyi, annesi, babası ve dedesiyle oturan bir Kuzguncukludur. İlerleyen zamanlarda Kuzguncuk'a dönemin en meşhur sinema sanatçıları Pervin Gökay ve Süreyya Mercan küçük kızları ile birlikte taşınır. Bu aile tüm mahallenin dikkatini çekmiş, hayranlığını kazanmıştır. Onlara karşı Tuna ilk başlarda çok fazla hayranlık ve merak duymasa da annesinin inanılmaz hayranlığını her seyredişte o da meraklanır ve köşke küçük kız ile tanışmaya gider. Kibirli veya kendini beğenmiş olmayan küçük kız Ada daha ilk görüşte Tuna'yı büyüler ve ikisi sıkı bir arkadaşlık kurarlar. Aras'ın kardeşini koruma güdüsüyle ortaya çıkması ise bu arkadaşlığı büyütür. Birlikte büyüyen çocuklar ve aileleri artık tanışmışlar ve kaynaşmışlardır. Aras ve Ada arasında başlayan ilişki ise Tuna'yı çok üzer ve yıpratır ancak ağabeyine duyduğu sevgi ve hayranlık Ada'nınki ile birleşince onları ayırmaya kıyamaz ve aralarında yaşar. 17 yaşında talihsiz bir kaza sonucu ölen Aras ise hayatlarının dönüm noktası olacaktır. Aras'ın ölümüyle karışan iç dünyaları gelecekte de peşlerini bırakmayacak bu içsel savaş ülkedeki iç savaşla birlikte daha karmaşıklaşacaktır.


Konuyu kısa kesmeye çalıştım ama öyle dolu bir konu ki yazsam sırf konusundan bir yazı çıkar ortaya. Kitapla ilgili söyleyebileceğim en büyük şey kitabın adına ve konusuna olan müthiş hayranlığım oldu. İnanılmaz dolu bir roman, bir cümlesi bile boşa geçirilmiş değil ya da sayfa kaygısıyla doldurulmuş değil. Konu girer girmez sizi öylesine içine çekiyor ki...
*
Kitap bölümler halinde yazılmış tam olarak tarih belli değil ama Türkiye'de iç savaş çıkan yıllarda Ada ve Tuna otuzlarının ortalarında... Kitaptaki bölümlerde, bir anlatıcının ağzından Tuna'nın iç savaş halleri, bir de kendi ağzından anılar şeklinde geçmişe dönüşleri yer alıyor. Ben en çok bu geri dönüşleri sevdim doğrusu. Oraları yutar gibi okudum ve çok ama çok sevdim.


Kitabın dili kendine özgü, günlük konuşma dili ancak kitapta o kadar çok karakter ve psikolojileri üzerinde durulmuş ki, çoğu zaman edebi bir dille tasvirler de yapılmıyor değil. Kitapta en çok karakter tahlilleri ve psikolojik tahliller var. Özellikle her karakterde küçük olsun büyük olsun her karakterde psikolojisi, düşünce biçimi vs. ele alınmış. Karakterler de öyle canlılar, öyle unutulmazlar ki... Ada'yı, Tuna'yı ve Şair Doğan Gökay dayıyı hiç unutmayacağım ben mesela.. Bu açıdan diyebiliriz ki karakterler acayip sağlamlar. Buna sebep karakterlerin çocukluklarından itibaren okuyucuyla buluşturulmuş olması ve sayfalarca onların hayatlarında gezinmemiz olabilir ama bir diğer etken de yazarın kurgusal da olsa bu karakterlere kişilik vermesi ve onları ölümsüzleştirmesidir.


Klişe olacak belki benim için ama Buket Uzuner bende apayrı bir yere sahiptir, her okuduğumda ufkumun genişlediği, hayal gücümün çalıştığı ve yeni coğrafyalarda gezinen adımlar gördüğüm kitaplardır onun kitapları. Belki de hayatın sadece Türkiye'den ibaret olmadığını anladığım en büyük yazarlarımdandır o. Bütün kitaplarını okumayı düşünüyorum, zaten aslında oldukça az ve öz eserler sunmuştur edebiyatımıza. Ben de hepsini su gibi içmeyi düşünüyorum ^.^ Blogumdaki diğer Buket Uzuner kitaplarına şuradan ve şuradan ulaşabilirsiniz.
*
Bu kitapta daha önce hiç tanışmadığım ve asla da tanışmayı istemediğim bir olayla bir iç savaşla karşı karşıyayız. Buket hanım bunu, sıkıcı olacağını düşündüğünden ve asıl olayın çok daha başka olmasından dolayı biraz geri planda bırakmış durumda. İyi ki de öyle yapmış zira o kısımlar ve Tuna'nın hezeyanları çoğu zaman bıktırdı :(


Kitabın sayfa sayısı bana göre oldukça dozajında. Biraz fazla olsa sıkabilir, biraz az olsa tadını damağımda bırakabilirdi, ama kitabı okurken hem diğer kitaba geçme heyecanımdan dolayı hem de daha fazla kitap okuma isteğimden dolayı bitsin isterken bir yandan da böyle insanın içine işleyen sevgi ve tutku dolu eserler çok az geldiğinden elimize hiç bitmesin istedim. Arada kaldım yani :( Sayfa sayısı fazla gelenlere ise tek söyleyebileceğim şey, 'Sen bir okumaya başla bakalım elinden bırakabilecek misin?' olacak ^.^ Hele çocukluğa dair dönüşler inanılmaz akıcılıktaydı.
*
Kitaptaki her bölüm başlığı ayrı bir yaratıcılık taşıyor benim gözümde. Altına alıntılanan şiir, özlü sözler ise çok hoş olmuş. Okumak ayrı bir keyifti benim için.
*
Kitapta her şey yerli yerinde dedim ya buna yer ve mekan tasviri de giriyor. Ne fazla ne de az. Ne sıkıyor yazar sizi ne de eksik bırakıyor. 


Kitaba esas oğlanımız -bana göre Tuna çünkü Aras kitaba ilk girdiğinden beri hiç sevemedim onu- Tuna ile başlayıp onunla da bitiriyoruz. Bu siyah kıvırcık saçlı, koca kulaklı ve masmavi gözlü yumurcak Mavi Tuna'yı çok sevdim ben, aynı Meriç gibi.
*
Bol diyalog, düşünce, monolog içeren bir yapısı var kitabın bu da sıkıcılığını azaltıp akıcılığını hızlandırıyor eserin. Kitap aynı zamanda 1998 İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Ödülünü de kazanmış. Birden fazla ödül hakettiğini düşünüyorum.


Kitapta aşk ve tutku sanki canlı birer resme dönüşmüşler gibiydi, o denli canlı, o denli vardılar. Hissetmemek hele de Mavi Tuna'nın gözünden Ada'yı tasvirledikten sonra sanırım mümkün değildi.
*
Kitapla ilgili sizlere burada yaşadığım ve çok şaşırdığım bir olaydan bahsetmek istiyorum. Kitabı daha kütüphanede görüp de almadan önce A101'de bulduğum bir sakız almıştım. Dış ambalajı beni öyle etkilemiş öyle etkilemişti ki bu hayranlığımı Instagram'da da paylaşmıştım; şurada. Meğer bu sakız oldukça ünlü bir sakızmış ve bundan bir tek benim haberim yokmuş :) Kitapta da aynı sakızdan bahsedildiğini okudum hatta karakterlerden birinin takma isminin bu olduğunu öğrendikten sonra çok şaşırdım. Ne tesadüf ama değil mi? Gerçekten de Mabel diye bir sakız markası hiç duymamıştım daha önce.


Kitabın yazı puntosu küçük ama çok küçük değil. Zaten ben bu romanın herkese hitap edebileceğini de pek düşünmüyorum. Çünkü okumak hele de böyle bir duygusal romanı okumak epey sabır istiyor. Sabırsız insanlar Mavi Tuna'yı nasıl anlayabilirler ki? Bu arada ben Ada'dan ziyade - ki çok kumral bir kız olduğu için ona da Kumral Ada diyorlar- Tuna'yı sevdim ve kendime yakın buldum. Keşke bütün erkekler bu kadar hisli ve duyarlı olsa!
*
Her zamanki Buket Uzuner tarzı bu kitapta da kendini belli ediyor. Yer yer genel kültür bezeli, Türkiye'nin ve dünyanın çeşitli sorunlarını ele alan, üstelik fikir savunulucuğunu da karakterlere yaptıran, sıradanı sıradışılaştıran bir kadın. Ayrıca bütün eserlerinde olduğu gibi kitabın bittiği yere tarih ve mekan, ülke ismini not düşmeyi unutmamış.


Arka kapaktaki yanılmadan da söz etmeliyim. Arka kapaktaki giriş paragrafını okuyan biri bu kitabın bir polisiye olduğunu düşünebilir -şahsen bende biraz öyle oldu- ama daha çok dram türünde bir kitap. Gerçi kitabın sonunda neyin ne olduğunu anladığınızda, bir soruşturma ve polisten kaçma olayı görüyoruz ama yine de kitabın bir kısmında bu var. Çoğunlukla geçmiş Kuzguncuk yıllarında Ada'nın ve Tuna'nın ailelerinin yakın geçmişleri ve kendi yaşadıkları yer alıyor kitapta. Evet aileleri demişken onu da yazayım, kitapta Ada ve Tuna'nın ailelerine de oldukça geniş yer veriliyor. Kısmen hayatlarından pay alıyorsunuz yani. Aras'ın ölümünden önce ve sonraki tepkileri, yaşantıları, geçmişleri, kökenleri, duygu durumları, düşünceleri de kitapta yer buluyor. Diyebiliriz ki kitapta birkaç kuşak birden anlatılıyor.


Kitapta şive ile konuşturulan bazı karakterler de var, Laz Sefer, Kürt Musa, Yahudi Nesim, Anadolu insanı hastabakıcı Hasan, Alevi Suları vs. Bu karakterler de yine iç savaşın saçmalığı ile birlik beraberliğin önemine değinen ve işaret eden karakterlerdi. Bu şiveleri okurken eğlendim.
*
Kitapta cinsellik de kısmen yer buluyor kendine ama çok derine inmeden, abartmadan. İlk gençlik yıllarının getirisi olarak ^.^
*
Bir sitede arkadaşın yazdığından okuduğum kadarıyla yazacağım buraya, kitapta Şair Dayı Doğan Gökay aslında Atilla İlhan, Ada'nın annesi Pervin Gökay aslında Çolpan İlhan, Ada'nın babası Süreyya Mercan'ın da Balıkçı Osman lakabıyla işaret edildiği üzere Sadri Alışık olduğu iddiası var. Kesin mi bilemem ama tarifler uyuyor. Kitap bu arada Atilla İlhan'a ithaf edilmiş.




Birkaç romanını okuduğum bu şahane kadın yaşanmamış aşkın aşk olduğunu ve aşkın yaşanınca kimyasının bozulduğunu düşünüyor sanırım ve en güzel aşk imkansız olan ve asla kavuşulmayandır diyerek bütün kitaplarında karakterlerini aşık ve uzak bırakıyor. Anlamak incelik istiyor tabi.
*
Kitapta aile içi ilişkiler, anne baba tutumlarının çocukları üzerindeki olumlu yahut olumsuz etkileri, ölümün insan yaşantısındaki yeri ve etkileri, çevre koşulları da yer alıyor. Bunlar olayların oluşmasındaki ana etkenler oluyor hatta.
*
Mutlu son görmek her ne kadar tahmin ettiğim gibi olmasa da bireysel olarak sadece Tuna için sevindiğim bir olaydı. 


Kitaptaki karakterler ise şöyle: Kumral Ada ( Dayısının bir şiirinden ismi esinlenilmiş ve çok kumral, ela gözlü, fotoğrafçı ), Mavi Tuna ( Nazlı küçük çocuk, Edebiyat Öğretmeni, Ada'ya hayran, iç savaşta Asteğmen, SASARUS hastası, Aras'ın küçük kırılgan kardeşi), Pervin Gökay ( Ada'nın annesi, ünlü sinema sanatçısı prenses ), Süreyya Mercan ( Ada'nın babası, ünlü sinema sanatçısı, Akdeniz esmeri yakışıklısı ), Doğan Gökay ( Ünlü Şair, Ada'nın küçük dayısı ), Demir Gökay ( Ada'nın dayısı, kötü huylu çapkın ), Bürkan ( Doğan Gökay'ın eşi, tekstil tasarımcı ), Cihan teyze ( Ada'nın dadısı, köşk çalışanı), Aras ( Mavi Tuna'nın ağabeyi, Ada'nın sevgilisi, yaşasaydı mühendis olacaktı), Zübeyde Atacan ( Tuna'nın annesi, Iğdırlı), Naim Atacan ( Tuna'nın babası, terzi), Muharrem Atacan ( Tuna'nın çok sevdiği dedesi, terzi), Sefer, Musa (Tuna'nın çocukluk arkadaşları), Nesim ( Muharrem dedenin ilk aşkı Rum Rozita'nın yeğeninin oğlu ), Rozita ( Muharrem dedenin ilk aşkı ), Mürşide Atacan ( Tuna'nın babaannesi), Ali, Lütfü, Suları ( Anadolu kadınının çocukları ), Hasan ( Hastabakıcı ) Dr. Kutlu, Tuğgenereal Turhan Özsoy, Yüzbaşı Birol, Er Mutlu, Er Tarkan, Aliye ( Kötü kız), Feza Özsoy ( Turhan Özsoy'un kızı), Meriç Atacan ( Tuna'nın eşi, Ada'nın kuzeni ).


Kitapta bol miktarda yaşam, hayat ve ölüm felsefesi ele alınıyor. Savaş psikolojisini de eklemek lazım. Ancak bu kadar çok şey içeren kitap aslında dramatik ve trajik bir aşk romanı olarak özüne sadık kalabiliyor.


Kısacası, okumayanın bence çok şey kaybedeceği, beş üzerinden on beş verdiğim şahane bir kitaptı bu. Okumaya doyamadım yukarıda da bahsettiğim gibi. Ben bulunabilecek bir kusur göremedim, kimileri kurguda sıkıntı görseler de benim için o görünmez olmuş durumda. Uzun kitaplar okumayı sevenlere, kitap okumayı sevenlere, benim gibi Buket Uzuner hayranlarına, aşk ve dram romanı severlere, akıcı ve sürükleyici kitaplar severlere, anı okumayı severlere, Ada ile Tuna'yı merak edenlere, yolculukta okunabilecek kitap arayışında olanlara, duygusal ve psikolojik betimlemelerle dolu felsefe dolu bir kitap arayışında olanlara şiddetle tavsiyemdir bu kitap. Ancak aşk ve dram okumayı sevmiyorsanız, uzun sayfalı kitapları okuyamıyorsanız, sabırlı bir insan değilseniz, iç savaş ile ilgili okumak istemiyorsanız, anıları okumayı sevmiyorsanız, bu kitaptan uzak durun derim ben! Hayır yani, kitaba yazık!
*
Kitaba puanım: 5


Herkese keyifli hafta sonları !
Sevgiyle ve aşkla kalın!
 Hoşça kalın!
Takipte Kalın




hasibecengizkarakuzu@gmail.com
Herkese sevgiler, 

HC .





















You Might Also Like

1 yorum oku / yaz

  1. Bencede baş karakterler Sadri alışık, Çolpan Ilhan ve Attilla Ilhan'na benziyor. Yalniz ben araştırdımonlarin kızları yok..sadece bir tane erkek çocukları var, o da Kerem Alisik.

    YanıtlaSil

Fikrini paylaşırsan çok sevinirim:)))