✿ Kitap Eleştirisi : Siyahlı Kadın - Kerry Wılkınson ✿
4.1.14
Herkese yeni yılımızın ilk Cumartesi'sinden selamlar, sevgiler...Güzel bir tatil gününü evde geçirecek olmanın sevinciyle oturup yeni bir yazı yazmak istedim... Bugün sizlerle iki gün önce bitirdiğim ve büyük bir hevesle okumaya başladığım polisiye roman Siyahlı Kadın'dan bahsedeceğim...Polisiyeyi özellikle vurgulamak istiyorum, çünkü bilenler bilir, tam bir polisiye aşığıyımdır...Özellikle sevdiğim ve beğendiğim dedektifleri de vikitap'taki tanıtımıma yazmıştım...Polisiye kitaplara karşı özel bir ilgim var ve polisiye romanları okumayı çok seviyorum. Bu nedenle kendime özel kütüphanemin -ki yakın bir zamanda belki bu yazıdan sonra onun bir tanıtımını yapacağım sizlere- hatırı sayılır bir miktarında polisiye kokusu hissedilir...Her neyse hadi başlayalım:)
*
Bu kitap benim kütüphanemde yer alan okumam gereken altı kitaptan biriydi...Üç tanesini hala blogumda tanıtmadım ama onlara sırası gelince yer vereceğim zaten, diğer üçünü de şurada bahsettiğim Cumartesi Alışverişim sırasında almıştım. Bu Cumartesi alışverişinde aldığım üçlemenin ikincisi...İlki şurada bahsettiğim Sherlock idi. Bu ikincisi...Bir de Jojo Moyes'in ünlü Senden Önce Ben'i var...Ben üç Sherlock Holmes kitabı ve Senden Önce Ben'in içinden öncelikle okumak için Instagram'da da paylaştığım üzere bu kitabı seçtim...Nedeni ise tabi ki adı...Evet kitabın adı kendinden daha da merak uyandırıcı, bu sebeple ben de önceliğimi bu kitaba verdim...
*
Kitabımız Optimum Kitap'tan çıkıyor ve yaklaşık olarak 442 sayfadan oluşuyor...Kitabın adı gibi ön kapak tasarımı da göz doldurucu nitelikte...İnsanların merakını uyandıran bir tasarım olmuş bence...Yukarıda da görebileceğiniz üzere kitabın polisiye olduğunu ayan beyan ortaya çıkaran bir büyüteç yardımıyla siyahlı kadın ve Manchester şehir haritası gösteriliyor...Güzel bir tasarım ben beğendim...Arka kapakta yazanlar da kitaptaki olayın ipuçlarını veriyor...Arka kapak yazısı da bence olayların başlangıçlarını anlatıp sonunu kitaba saklayarak merak uyandırma konusunda oldukça başarılı.
*
*
Kitabımızın ön ve arka kapak tasarımlarına da şöyle bir baktıktan sonra şimdi konusuna geçebiliriz: Dedektifimiz Jessica Daniel Manchester eyaletinde yaşayan kendi halinde bir polis memurudur. Bu kitapta uğraşması gereken şeylerse kesik ellerdir. Manchester'da halkın yoğun olduğu yerlere kesik eller bırakılmaya başlanır. Bunu Siyah kapüşonlu bir pelerin giyen seri katilimiz yapar. Ara sıra da Jessica'ya kesik parmaklar gönderilir. Aynı zamanda bir milletvekilinin karısı da kaybolunca Jessica bu davada yalnız kalır ve arka kapakta da yazıldığı üzere büyük bir çaba harcar bu davayı bitirebilmek için.
*
Evet gelelim eleştirilere...Polisiye romanları eleştirmeyi hiç sevmiyorum ama malesef özellikle bu meslekte acemi olanlar -Kerry Wilkinson gibi- eleştirilmesi gereken genç yazarlar...Hem ben negatif eleştirinin yapıcı olduğunu düşünüyorum...Eleştirilmeyen iş, aynı kalmaya mahkumdur...Her neyse, kitaba büyük bir hevesle başladığımı söylemiştim, ama malesef devamı aynı şekilde gelmedi...İlk 150 sayfa nerdeyse hiçbir şey olmadı, sonraki 100 sayfa da öyle...Jessica'ya parmaklar geldi, kesik eller merkezi yerlerde halka açık şekillerde bulundu, ortaya çeşitli kayıp yakınları karıştı fakat bu beni sıkmaktan başka bir işe yaramadı...Hani belki de ben polisiye diyince her bölümde kanıt bulunanlardan falan da sanmış olabilirim bu kitabı ama? Gerçekten durağanlığı, dili vs. hiç bir şeyini sevemedim ben...
*
Konu dediğim gibi çok durağan bir konu...Arka kapakta da yazdığı üzere sadece kesik eller bulunuyor, ama o kadar... Arkası gelemiyor...Dedektifimiz tembel ya da salak olduğu için değil elbette ama olayın biraz günümüz kafasıyla düşünülüp yazılmasından ötürü...Şöyle ki, günümüz kafası polisiye yazarı arkadaşımız, siyah kapüşonlu alçak ökçeli ayakkabılar giyen ve bayan olarak düşünülen seri katili sadece güvenlik kameraları aracılığıyla arıyor da ondan. Bunun dışında girdikleri, konuştukları her yeni olay ve yeni insan olayı karıştırıyor, çeşitli ve bir sürü karakter bolluğu çıkıyor ortaya.
*
Kitap için şöyle de diyebiliriz, ilk 250 sayfa okuyucuyu oyalıyor son 100 sayfada da olayın çözümüne doğru koşturuyor...İpuçları ardı ardına geliyor, o zamana kadar aklı çalışmayan dedektifimiz yeni boyutlar, yeni perspektifler keşfediyor, olaylara başka açılardan bakıyor vs. Ya da bu romanda olduğu gibi dedektifi sonuca götüren olay onun aklına birden geliveriyor...Pek inandırıcı olmuyor ama malesef...Sen 250 sayfa saçma sapan her şeyle uğraş, son elli sayfada aklına birden fikirler gelsin...
*
Bir kere her şeyden önce ben şunu anladım: İpuçları olmayan bir polisiye, Zeki'si olmayan Metin'e, Şaban'ı olmayan bir Güdük Necmi'ye bağlıyor olayı...
*
Kitap uzun ince olarak tasarlanmış ama bu sefer de sayfalardaki yazılar ufalmış, bu da benim gibi satırları karıştıranlara bir eziyet olmuş...Benim bile gözlerim bu kadar iyi görürken gözlerim satır karıştırıyorsa, gözlüklü arkadaşlara başarılar dilerim bu kitapta...Bunu düşünmeleri gerekirdi, böylece roman her kesime hitap ediyor diyemeyeceğim...Çünkü etmiyor...
*
Romanın İngiltere'de geçtiği ve İngilizlerin de ne soğuk nevale oldukları herkesçe bilinse de çevirmen de onlar gibi olmak zorunda değildi...Çevrilen her bir kelime Amerikan polisiyesini aratmadı değil...Bir dedektif nasıl bu kadar soğukkanlı olur ki? Olabiliyormuş ama inandırıcı olamıyormuş...
*
Kitapta yazar sanırım kesik eller ve siyah pelerinli kadın hakkındaki boşluğun farkında olacak ki yeni bir konu ekleme gereği daha duymuş, o konu da milletvekilinin karısının kaybolması...Öteki hikaye ne kadar durgunsa bu da en az onun kadar durgundu gerçi...Yazar peki acaba şunu hiç düşünmemiş mi? Yahu bu kadar boş sayfayı laf kalabalığıyla geçiştirdim ama ya okuyucu sonuna kadar gelemezse sabredemezse, o zaman yazdığım son elli altmış sayfayı kim okuyacak?
*
Kitapta dedektifi ne bileyim hani diğer koyu dedektiflerde olduğu gibi keskin biçimde tasvir edememiş...Sokaktaki herhangi bir kadın gibi geldi bana..Koyu takım elbise, kumral saçlar...Eeee, ötesi yok mu?
*
Kitapta ipuçlarına götüren tek yol güvenlik kameraları olunca, e katil de açıları bilince, kendini göstermeyince ortada ipucu falan kalmıyor malesef...Bir sürü kayıp vakasıyla olay çetrefillendirilmiş, karman çorman edilmiş...En azından 20 kişi var bu romanda..Hiçbirinin de keskin bir tasviri yok, canlandırma serbest bırakılmış sanırım:)
*
Kitabı okurken aynen şöyle oldum: 100. sayfadayım ama hala bir şey olmadı...250. sayfadayım ama hala bir şey olmadı...Sadece kesik el ve parmak sayısında bir artış oluyor...Arka kapakta yazdığı üzere Jessica yaklaşık 200 sayfa artık nasıl doldurduysa yazar- ipucu arayıp duruyor...Bu rakamlar şaka değil arkadaşlar...
*
Kısaca şöyle diyebiliriz: Soğuk İngiliz dedektiflerinden hoşlanıyorsanız, boşa geçirilecek birkaç gününüz varsa, sabırlı bir okuyucuysanız, laf kalabalıklarından hoşlanıyorsanız, ha bir de gözleriniz iyi görüyorsa neden olmasın? Neden okumayasınız?
*
Bu arada bu yazarın üçüncü kitabıymış, diğerlerini okumayı hiç mi hiç düşünemiyorum, belki dünya üzerinde hiç kitap kalmazsa? Kim bilir?
*
Kupamdan da bahsedeyim kısaca: Konuya çok ama çok uygun olduğunu düşündüm nedense, robot dedektif kızımızı canlandırıyor benim gözümde...Ama o kimseye 'Bir çayımı içmeden bırakmam' demiyor...İngiliz işte..
*
Herkese selamlar, bol sevgiler...
Kendinize bir iyilik yapın ve bu kitaptan uzak durun:))
Kitaba puanım: 2
Sevgiyle, selamla...
Takipte Kalın
hasibecengizkarakuzu@gmail.com
Herkese sevgiler,
Hasibe ♥️
3 yorum oku / yaz
Ne güzel detaylı yorumlamışsın, ben bu kadar detaylı yorumlayamıyorum :)
YanıtlaSilteşekkür ederim:)) Böyle düşünmene çok sevindim, ben de senin yazılarına bayılıyorum ama kısa ve öz:)) Bazen acaba insanlar okurken sıkılır mı diye kısa kestiğim de oluyor:)
YanıtlaSilGerçekten kapağı çok güzel ama içi fosmuş demek ki :( Kalemine sağlık, ben bu kitaptan uzak durayım mümkünse...
YanıtlaSilFikrini paylaşırsan çok sevinirim:)))