Kitabımız yine Doğan Kitap'tan çıkma yaklaşık olarak 148 sayfalık bir öykümsü roman...Bu arada Zülfü Livaneli'nin nerdeyse tüm kitaplarının Doğan Kitap'tan çıkma olduğunu okudum ve bir hayli şaşırdım, gerçi büyük yazarlarda genelde böyle oluyor, yani düzgün bir yayın evi bulduklarında onu bırakmadıkları bir gerçek ):))

*

Kitabımızın konusu ise şöyle: Gerçi arka kapakta daha güzel bir şekilde anlatılmış ama ben bir kere de kendi cümlelerimle ifade edeyim: 17. yüzyılda Osmanlı sarayına hadım edilip getirilen Habeşli harem ağasının ağzından dinliyoruz romanımızı...Bir nevi onun günlüğü de diyebiliriz, bize üç ya da dört nesil Osmanlı padişahlarının şehzadelikten padişahlığa yükselen yoldaki kelleleri ile dilleri arasındaki kimi zaman barbarlığa dek varan korkunç yolculuklarını anlatıyor bizlere...

*

Kitabın kapak tasarımına bakacak olursak, kitapta adı geçen ve üzerinde durulan aslında Osmanlı döneminde de epey önemi olan kadın figürüne rastlıyoruz. Üstelik bu kadın figürünün oldukça açık seçik işlendiği anlaşılıyor. Aslında bildiğim kadarıyla Osmanlı haremine oradan buradan yani çeşitli milletlerden getirilen bakire kızların daha sonralarda haseki olmalarıyla birlikte Osmanlı hanedanında kadınların önemli etkileri görülmüş. Bunu televizyonlarda işlenen malum diziden de görebiliyoruz. Bu nedenle Osmanlı'yı temsil eden kadın figürünü konuyla tam alakalı bulduğumu söylemeliyim. Yılan türlerini pek tanımam ama resimdeki de çıngıraklıya pek benzemediğine göre engerek olduğu söylenebilir. Bu durumda size aslında hikayenin ne olduğunu tam olarak birçok yönden açıklayan bir kapak tasarımı:) Engereği, Habeşli harem ağası olarak da düşünebiliriz, Osmanlı'nın görkeminden etkilenen Osmanlı tebaası da, yine Osmanlı görkeminden etkilenen dünya halkları da olabilir. Bu bakımdan ön ve arka kapak tasarımını çok başarılı bulduğumu söylemeliyim.

*

*

Kitabın arka kısımlarındaki söyleşilerde yazarımızın da söylediği üzere kitabımızın ilk ismi 'Engereğin Gözündeki Kamaşma' imiş. Ancak bu ismin çok uzun oluşundan ve hatırlamak zor olduğundan dolayı kısaltılmış haliyle kullanılıyor.Ben aslını daha çok beğendim...

*

Kitapta bir sürü güzel söz yer alıyor. Ayrıca kitabın dili de herkesin okuyabileceği şekilde düzenlenmiş. O zamanların diliyle aralara serpiştirilen birkaç eski sözcük de romanımızı o yılların etkisine iyice sokmuş. Kitabın içindeki karalama şeklindeki resimler de fazla aksiyonlu olmayan kitabı hareketlendirmiş...

*

*

Yazarımızın dediğine göre bu kitap tarihi romandan ziyade bir psikolojik roman. Bu konuda ben de kendisine katılıyorum. Çünkü sadece olayın geçtiği yüzyıl ve Topkapı Sarayı haricinde ne bir isim ne de bir atıfta bulunuluyor, daha çok harem ağası ve şehzadelerin psikolojileri üzerinden kitap işliyor. Bu nedenle bu kitabın türü psikolojiktir de diyebiliriz:))

*

Kitabın sonu beni pek memnun etmese de gerçekte olanları yansıttığından gerçekçi bir yaklaşımı tercih etmiş. Bu nedenle kitapta yazılanların gerçekliğinden şüphe edemiyorum...

*

Kısacası şöyle de diyebiliriz: Mümkün olan en kısa sürede alıp okuyun ve bu güzel eseri kütüphanenizde en nadide yere yerleştirin...Güzel ve okunası bir kitap, Livaneli'nin eserlerinin bendeki yeri bir başka...

Son olarak kitaptan alıntıladığım şu iki cümleyi buraya yazmak istiyorum:

-Korkmuyorum! Ama çevremdeki herkes korktuğu için benim de korkmam gerektiğini düşünüyorum. Sonunda bu düşünce beni korkutmaya kadar varıyor.

Zaten bu dünyada adam öldürmeyen hükümdar mı olurdu?

Sevgiler,

Kitaba puanım: 4

Sevgiyle, selamla...

Takipte Kalın

♥ Facebook ♥

♥ Twitter ♥

♥ Instagram ♥

hasibecengizkarakuzu@gmail.com

Herkese sevgiler, 

Hasibe ♥️