✿ Kitap Eleştirisi: Ecelin Avı: Graham Hurley ✿
17.3.16
Merhaba !
Yeni bir günde yeni bir yazıyla daha bir aradayız, benim için hasta günlerden bir diğeri, malesef Hisarcık'a ve Kütahya'nın o tarifsiz soğuğuna bir türlü alışamadım, sık sık hastalanıyorum, umarım sizin gününüz güzel geçiyordur, bugün sizlerle okuduğum son kitabın eleştirilerini paylaşmak için blogumdayım, sizler de hoş geldiniz ^^ Lafı çok fazla uzatmadan hemen kitabımızı tanımaya, hakkındaki bilgileri okumaya başlayalım o zaman !
Graham Hurley'in kaleminden çıkan kitabımızın orijinal ismi 'The Take'. Benim A101 ganimetlerimden olan bu kitabı hakkında hiçbir şey bilmeden öylesine satın almıştım, kütüphanemde polisiye çeşitlilik olsun diye. Ancak almamış olmayı tercih ederdim malesef.
*
Kitabımız, cep boy bir kitap, Sonsuz Kitap'tan çıkma ve yaklaşık olarak 392 sayfa...
Kitabın kapak tasarımlarını ise hiç beğenmedim, konuyla hiçbir şekilde alakasız, ön kapaktaki özellikle daha çok psikopat katilleri betimleyen yazarların kapağı olabilecek nitelikte. Arka kapak yazısı da üstünkörü yazılmış, rastgele eklenmiş gibi duruyor... Daha özenli bir arka kapak yazısı yazılabilirdi. Ön kapak bence bu görseli hak eden daha başarılı bir kitabın olmalı!
Kitabın biçimsel özelliklerine geçelim: Öncelikle bir cep kitap olduğundan kalın bir roman havası var gibi duruyor, ama normalde daha az sayfalı bir kitap bu. Kitabın girişinde kitap ismi sayfası, sonra editör isimlerinin yer aldığı sayfa, 'Yazar Hakkında' sayfası, ithaf sayfası, teşekkür sayfası ve bir özlü sözden sonra kitaba giriş yapılıyor. Kitap bölümler halinde, her bölümün başında tarihler ekli olarak, yirmi altı bölüm halinde yazılmış, en sonda da bir son söz ile sona erdirilmiş.
Kitabın karman çorman konusuna gelecek olursak; Faraday ve Winter serisinden bir kitap bu. Aynı ekipte çalışan iki dedektif müfettişinin başından geçen bir haftalık olaylar ve maceralar anlatılıyor... Maskeli bir sapık ' Vak vak amca' davası olarak karşılarına gelmiştir, saldırıya uğrayan bir kadın ve köpek vardır ve bu durum çözülmeyi beklemektedir. Winter'ın devamlı aldattığı eşi kansere yakalanmıştır ve üç ay ömrü kalacağı söylenmiştir. İntihar eden eşi bir yana doktorlardan nefret etmeye başlamıştır ve sapık bir jinekolog davasını alır ve tüm enerjisini buna sarf eder. Bir yandan da gıcık olduğu Faraday'a bir şey belli etmemeye çalışmaktadır. Dawn ve Rick ise Faraday'in emriyle maskeli sapığın peşine düşerler...
*
Aynı anda birden fazla olayın konu edildiği ve aynı zaman diliminde işlendiği kitapları gerçekten de sevmiyormuşum anlamış oldum. Şimdiye kadar okuduğum tüm polisiyelerde bir ana konu etrafında olay şekillenirdi, ancak bu kitapta birden fazla konu vardı ve hepsi iç içe geçmişti. Hangi konuya ne kadar odaklanacağımı bilemedim, zaten biri yarım bırakılıp diğerine geçiliyordu, örneğin; Vak Vak amca olayı maskeli sapık, güzel bir girişle başlatıldı ve orada bırakıldı. Kitabın sonunda ise şöyle bir değinildi ve bitirildi. Gerçekten sadece bu konu olsaydı çok daha iyi bir iş çıkabilirmiş.
Kitabın yazarını ilk defa tanıdım bu kitapta. Kitabın yan kapağında söz edildiği gibi yazarımız ödüllü bir televizyon yapımcısıymış, vaktinin çoğunu romanlar yazarak geçiriyormuş ve bisiklet sürerek ve yelkencilikle uğraşarak vakit geçiriyormuş. Gerçekten bir çoğumuzun hayal ettiği gibi bir yaşam dedim okuyunca. Ben de emekli olunca falan bir sahil kasabasında roman yazarak ve vaktimin çoğunu sevdiğim şeylere ayırarak yaşamak istiyorum, imrendim bi!
*
Kitabın dili günlük bir dil ancak bazı kısımlar önemli olmasına rağmen kitapta çok hızlı geçilmişti, günlük hayattan kesitler ise çok fazla detaylandırılmıştı. Özellikle mekan tasvirleri, yol ve şantiye tasviri bir süre sonra gına getirdi. Çok fazla detaylı tasvire de gerek yoktu yani. Yazar, her şeyi yazmaya çalışmıştı; Faraday'in özel hayatı, aile hayatı, Winter'ın aile hayatı, Dawn ve Rick ile ilgili detaylar, Cathy ve Pete Lamb,geçmişleri, özel hayatları, iki farklı polisiye olay, günlük hayattan kesitler, tanıklarla konuşmalar, tasvirler, görüntü anlatımları vs. vs. Kitap resmen laf salatasına dönmüş.
Ekip süper aslında; Caty Lamb, Dawn Ellis, Rick Stalleton, Faraday, Winter. Gerçekten bir serileri varsa diğer kitaplarını da zor da olsa sırf karakterlerden dolayı okumak isterim.
*
Kitapta çok fazla karakter bolluğu olduğunu düşünüyorum; ekip kalabalık zaten, eh bir de iki farklı olayın tanıkları, geçmişteki hayaletler, aileleri vs. derken resmen bir kasaba insan tanıdık! Hepsini de detaylı olarak tanımak biraz kitapta sayfa doldurma kaygısı gibi geldi bana.
*
Kitabın adının çevirisini de başarılı bulmadım ben, 'Ecelin Avı' deyince insan 'Ecel' lakaplı psikopat bir seri katil ve onun işlediği mide bulandırıcı katliamlar düşünüyor... Ama kitaptaki iki farklı polisiye olay da bir şekilde cinsellikle ve seksle ilişkilendirilmiş. Yazarın bunu nasıl becerdiğini anlamadım açıkçası ama kitaptaki olayların kitabın adıyla bir alakası bile yok. Doğal olarak kitabın adı da kapak gibi bambaşka bir kitaba ait!
Kitapta bazı karakterlerden net olarak söz edilmediğinden hangi karakter dişi, hangisi erkek bilemedim ve uzun bir süre Dawn'ı erkek zannettim :))
*
Bu arada herhangi bir polisiye kitabı birkaç günde okuyan Hasibe, bu kitabı bir haftadan fazla bir sürede ancak ve zorla bitirebildi, buraya alkış lütfen ! Kendi kendimi kınıyorum, bu kaplumbağa hızıyla gidersem ömrümde okumak istediğim ve kesinlikle işe yarayan kitapları okumaya zamanım olmayacak, üzülüyorum.
*
Kitapta hiç yazım yanlışı yoktu, dikkatimi çekti :)
Bir daha kendi kendime gerçekten sevdiğim ve tanıdığım yazarlar hariç hiç methini duymadığım rastgele kitaplar almayı yasakladım bu kitaptan sonra. Evet oldukça uyguna aldım bu kitabı ama bu kitabı okumak için harcadığım zamana acıyorum. Bu sebeple yazarın başka kitaplarını almayı uzun zaman için düşünmüyorum.
*
Kitabı okuduktan sonra erkeklerin cinselliğe bakış açılarının oldukça yanlış olduğunu ve erkek de olsa bu dürtünün bastırılmasının sonuçlarının nelere mal olabileceğini gördüm ve düşündüm. Gerçekten daha korkunç sonuçlarını da okumuştum, çocuklarımızı her konuda olduğu gibi bu konuda da iyi yetiştirmeliyiz, diye düşünüyorum.
Kitabı, gerçekten tavsiye edemeyeceğim, evet bir kitap ne kadar kötü olursa olsun, emek harcanmış ve vakit harcanmıştır üzerinde o yüzden her türlü saygıyı hak eder ama tavsiye konusu ayrı bir konu. Ben bir haftamı boş yere geçirdiğimi düşünüyorum, sadece bundan sonra jinekologlara olan mesafem ve bakış açım biraz daha değişti, bana bunu kattı diyebilirim. Okumak isteyenler olursa ya da daha önce yazarın herhangi bir kitabını okumuş olanlar bu sebeple bakabilirler, ben tavsiye etmiyorum :(
*
Yeni bir günde yeni bir yazıyla daha bir aradayız, benim için hasta günlerden bir diğeri, malesef Hisarcık'a ve Kütahya'nın o tarifsiz soğuğuna bir türlü alışamadım, sık sık hastalanıyorum, umarım sizin gününüz güzel geçiyordur, bugün sizlerle okuduğum son kitabın eleştirilerini paylaşmak için blogumdayım, sizler de hoş geldiniz ^^ Lafı çok fazla uzatmadan hemen kitabımızı tanımaya, hakkındaki bilgileri okumaya başlayalım o zaman !
Graham Hurley'in kaleminden çıkan kitabımızın orijinal ismi 'The Take'. Benim A101 ganimetlerimden olan bu kitabı hakkında hiçbir şey bilmeden öylesine satın almıştım, kütüphanemde polisiye çeşitlilik olsun diye. Ancak almamış olmayı tercih ederdim malesef.
*
Kitabımız, cep boy bir kitap, Sonsuz Kitap'tan çıkma ve yaklaşık olarak 392 sayfa...
Kitabın kapak tasarımlarını ise hiç beğenmedim, konuyla hiçbir şekilde alakasız, ön kapaktaki özellikle daha çok psikopat katilleri betimleyen yazarların kapağı olabilecek nitelikte. Arka kapak yazısı da üstünkörü yazılmış, rastgele eklenmiş gibi duruyor... Daha özenli bir arka kapak yazısı yazılabilirdi. Ön kapak bence bu görseli hak eden daha başarılı bir kitabın olmalı!
Kitabın biçimsel özelliklerine geçelim: Öncelikle bir cep kitap olduğundan kalın bir roman havası var gibi duruyor, ama normalde daha az sayfalı bir kitap bu. Kitabın girişinde kitap ismi sayfası, sonra editör isimlerinin yer aldığı sayfa, 'Yazar Hakkında' sayfası, ithaf sayfası, teşekkür sayfası ve bir özlü sözden sonra kitaba giriş yapılıyor. Kitap bölümler halinde, her bölümün başında tarihler ekli olarak, yirmi altı bölüm halinde yazılmış, en sonda da bir son söz ile sona erdirilmiş.
Kitabın karman çorman konusuna gelecek olursak; Faraday ve Winter serisinden bir kitap bu. Aynı ekipte çalışan iki dedektif müfettişinin başından geçen bir haftalık olaylar ve maceralar anlatılıyor... Maskeli bir sapık ' Vak vak amca' davası olarak karşılarına gelmiştir, saldırıya uğrayan bir kadın ve köpek vardır ve bu durum çözülmeyi beklemektedir. Winter'ın devamlı aldattığı eşi kansere yakalanmıştır ve üç ay ömrü kalacağı söylenmiştir. İntihar eden eşi bir yana doktorlardan nefret etmeye başlamıştır ve sapık bir jinekolog davasını alır ve tüm enerjisini buna sarf eder. Bir yandan da gıcık olduğu Faraday'a bir şey belli etmemeye çalışmaktadır. Dawn ve Rick ise Faraday'in emriyle maskeli sapığın peşine düşerler...
*
Aynı anda birden fazla olayın konu edildiği ve aynı zaman diliminde işlendiği kitapları gerçekten de sevmiyormuşum anlamış oldum. Şimdiye kadar okuduğum tüm polisiyelerde bir ana konu etrafında olay şekillenirdi, ancak bu kitapta birden fazla konu vardı ve hepsi iç içe geçmişti. Hangi konuya ne kadar odaklanacağımı bilemedim, zaten biri yarım bırakılıp diğerine geçiliyordu, örneğin; Vak Vak amca olayı maskeli sapık, güzel bir girişle başlatıldı ve orada bırakıldı. Kitabın sonunda ise şöyle bir değinildi ve bitirildi. Gerçekten sadece bu konu olsaydı çok daha iyi bir iş çıkabilirmiş.
Kitabın yazarını ilk defa tanıdım bu kitapta. Kitabın yan kapağında söz edildiği gibi yazarımız ödüllü bir televizyon yapımcısıymış, vaktinin çoğunu romanlar yazarak geçiriyormuş ve bisiklet sürerek ve yelkencilikle uğraşarak vakit geçiriyormuş. Gerçekten bir çoğumuzun hayal ettiği gibi bir yaşam dedim okuyunca. Ben de emekli olunca falan bir sahil kasabasında roman yazarak ve vaktimin çoğunu sevdiğim şeylere ayırarak yaşamak istiyorum, imrendim bi!
*
Kitabın dili günlük bir dil ancak bazı kısımlar önemli olmasına rağmen kitapta çok hızlı geçilmişti, günlük hayattan kesitler ise çok fazla detaylandırılmıştı. Özellikle mekan tasvirleri, yol ve şantiye tasviri bir süre sonra gına getirdi. Çok fazla detaylı tasvire de gerek yoktu yani. Yazar, her şeyi yazmaya çalışmıştı; Faraday'in özel hayatı, aile hayatı, Winter'ın aile hayatı, Dawn ve Rick ile ilgili detaylar, Cathy ve Pete Lamb,geçmişleri, özel hayatları, iki farklı polisiye olay, günlük hayattan kesitler, tanıklarla konuşmalar, tasvirler, görüntü anlatımları vs. vs. Kitap resmen laf salatasına dönmüş.
Ekip süper aslında; Caty Lamb, Dawn Ellis, Rick Stalleton, Faraday, Winter. Gerçekten bir serileri varsa diğer kitaplarını da zor da olsa sırf karakterlerden dolayı okumak isterim.
*
Kitapta çok fazla karakter bolluğu olduğunu düşünüyorum; ekip kalabalık zaten, eh bir de iki farklı olayın tanıkları, geçmişteki hayaletler, aileleri vs. derken resmen bir kasaba insan tanıdık! Hepsini de detaylı olarak tanımak biraz kitapta sayfa doldurma kaygısı gibi geldi bana.
*
Kitabın adının çevirisini de başarılı bulmadım ben, 'Ecelin Avı' deyince insan 'Ecel' lakaplı psikopat bir seri katil ve onun işlediği mide bulandırıcı katliamlar düşünüyor... Ama kitaptaki iki farklı polisiye olay da bir şekilde cinsellikle ve seksle ilişkilendirilmiş. Yazarın bunu nasıl becerdiğini anlamadım açıkçası ama kitaptaki olayların kitabın adıyla bir alakası bile yok. Doğal olarak kitabın adı da kapak gibi bambaşka bir kitaba ait!
Kitapta bazı karakterlerden net olarak söz edilmediğinden hangi karakter dişi, hangisi erkek bilemedim ve uzun bir süre Dawn'ı erkek zannettim :))
*
Bu arada herhangi bir polisiye kitabı birkaç günde okuyan Hasibe, bu kitabı bir haftadan fazla bir sürede ancak ve zorla bitirebildi, buraya alkış lütfen ! Kendi kendimi kınıyorum, bu kaplumbağa hızıyla gidersem ömrümde okumak istediğim ve kesinlikle işe yarayan kitapları okumaya zamanım olmayacak, üzülüyorum.
*
Kitapta hiç yazım yanlışı yoktu, dikkatimi çekti :)
Bir daha kendi kendime gerçekten sevdiğim ve tanıdığım yazarlar hariç hiç methini duymadığım rastgele kitaplar almayı yasakladım bu kitaptan sonra. Evet oldukça uyguna aldım bu kitabı ama bu kitabı okumak için harcadığım zamana acıyorum. Bu sebeple yazarın başka kitaplarını almayı uzun zaman için düşünmüyorum.
*
Kitabı okuduktan sonra erkeklerin cinselliğe bakış açılarının oldukça yanlış olduğunu ve erkek de olsa bu dürtünün bastırılmasının sonuçlarının nelere mal olabileceğini gördüm ve düşündüm. Gerçekten daha korkunç sonuçlarını da okumuştum, çocuklarımızı her konuda olduğu gibi bu konuda da iyi yetiştirmeliyiz, diye düşünüyorum.
Kitabı, gerçekten tavsiye edemeyeceğim, evet bir kitap ne kadar kötü olursa olsun, emek harcanmış ve vakit harcanmıştır üzerinde o yüzden her türlü saygıyı hak eder ama tavsiye konusu ayrı bir konu. Ben bir haftamı boş yere geçirdiğimi düşünüyorum, sadece bundan sonra jinekologlara olan mesafem ve bakış açım biraz daha değişti, bana bunu kattı diyebilirim. Okumak isteyenler olursa ya da daha önce yazarın herhangi bir kitabını okumuş olanlar bu sebeple bakabilirler, ben tavsiye etmiyorum :(
*
Kitaba puanım: 2
*
Benim kitaba dair görüş ve yorumlarım bu şekildeydi, umarım severek okumuşsunuzdur, yeni kitaplarda ve eleştirilerinde de görüşelim, blogumu GFC'den ( Google Friend Connect'den) - blogumun en altında yer alıyor- takip etmeyi ve Instagram dahil tüm sosyal medya hesaplarımı takip etmeyi unutmayın ^^
Yeni yazılarda görüşürüz :))
Sevgiler...
Takipte Kalın
2 yorum oku / yaz
Korku-gerilim edebiyatı için Ray Bradbury nin Sonbahar Ulkesi ni israrla öneriyorum
YanıtlaSilKorku kitaplarını okuyamıyorum malesef, filmlerini de izleyemediğim gibi. Korkuyorum doğrusu :(( Ama gerilim kitabı varsa alabilirim önerileriniz...
SilFikrini paylaşırsan çok sevinirim:)))