✿ Kitap Eleştirisi: Başlangıç : Dan Brown ✿

5.12.17

Herkese merhaba :)

Yeni bir yazıdan daha selamlar... Bugün sizlerle okuduğum son kitabı ve eleştirilerini paylaşmak üzere blogumdayım, sizler de hoş geldiniz ^^ O zaman hemen başlayalım...

Son dönemlerde biraz kitap alışverişi yapmıştım, aslında bu kitap sizlerle o yazıda buluşacaktı ama dayanamayıp erkenden okuyunca kendi yazısında buluştu :)Dan Brown benim en sevdiğim yazarlardan biri ve ben ne yazdıysa kesinlikle okurumculardanım, son kitabını raflarda görünce de hemen almak istedim. Elbette okuma listeme birinci sıradan girdi ve elimdeki kitap biter bitmez de okumaya başladım. Ve şimdi de sizlerle paylaşıyorum.

Kitabımız, Altın Kitaplardan çıkma ve yaklaşık olarak 535 sayfa...


Kitabın ön ve arka kapaklarını çok sevdiğimi söyleyemeyeceğim, çünkü bana inanılmaz boş geldi, kitabı sadece yazarın ününden dolayı satın aldım diyebilirim. Açıkçası kitabın ön kapağı benim için çok daha farklı anlamlar içerdiğinden dolayı konuyla tam bağlantısını kuramadım, kapak seçimi hatalı bence. Bu arada kitabın arka kapağında neredeyse hiçbir şey yazmıyor, boş bırakılsa çok daha iyi olurmuş en azından okurlarla dalga geçiliyor hissi verilmezmiş.
*
Kitabın biçimsel özellikleri ise şöyle: İkinci sayfada detay bilgiler, üçüncü sayfada yazar, kitap ve çevirmen ismi, dördüncü sayfada yazarın diğer eserlerinin listesi, beşte atıf, altıda bir alıntı, yedinci sayfada ise GERÇEK başlığı altında bir not yer alıyor. Önsöz ile kitaba giriş yapıyoruz. Kitap bölümler halinde yüz beş bölümden meydana geliyor. Kitabın sonunda bir sonsöz ve bir de teşekkür yazısından sonra kitaba son veriliyor. Yine kitabın sonunda Resimler ve Yazar Hakkında isimli birer sayfalık bilgilendirmeler de mevcut. Kitabın ortadan büyüğe doğru yükselen boyutta bir puntosu var, önemli yerlerde çeşitli yazı tipleri kullanılmış.


Kitabın arka sayfada hiçbir şekilde yer almayan konusundan kısaca bahsetmek istiyorum: Edmond Kirsch, bir bilgisayar dahisi ve fütüristtir, aynı zamanda yakın geçmişte Robert Langdon'ın da eski bir öğrencisidir. Bir gün insanlığın uzun zamandır cevap bulamadığı iki soruya 'Nereden geliyoruz?- Nereye gidiyoruz?' yanıt bulduğunu ve çığır açıcı bir buluşa imza attığını dünyadaki üç büyük dinin üç büyük liderine İspanya'daki bir katedralde açıklar. Bundan sonra ise bir ay sonra bu buluşunu tüm dünyayla paylaşacağını söyler ancak buluşunu dünyayla söylediği tarihten çok daha önce paylaşmak üzere Bilbao'da bulunan Guggenheim Müzesi'nde bir parti verir. Bu partiye çok seçkin insanlar davetlidir ve bu insanların arasında elbette Langdon da vardır. Ancak bu buluşun hiçbir zaman dünyayla paylaşılmaması gerektiğini düşünenler de vardır ve onlar da partiye bir şekilde girmişlerdir. Ve gece hiç de bekledikleri kadar kolay geçmeyecektir...
*
Yazarın şimdiye kadar iki kitabını okuma imkanım oldu, diğerleri de okunmak üzere sıradalar elbette ama okuduğum bu iki kitapta da yazar çıtayı epey yükseltmişti. Bu kitapsa benim için bu çıtanın ne yazık ki çok altında kaldı. Bu arada yazardan okuduğum iki eser, Da Vinci Şifresi ile Cehennem idi. İkisi de benim gözümde çok büyük yerdeler ama bu kitap sanki başka bir yazara aitmiş gibi geldi ve içerisinde inanılmayacak kadar çok sıkıcı şeyler vardı.


Kitabı elbette büyük beklentiyle okudum çünkü yazarın çıtası sonuçta belli. Ancak dediğim gibi kitap bu çıtanın epey altında kaldı. Klasik bir Brown hikayesi daha. Yine içerisinde birçok klasik mevcuttu: Lüks partiler, takım elbise ve şık kadın elbiseleri... Geceden kaçan bir genç kadın ve Robert Langdon, peşlerindeki polisler, hükümet yetkilileri, Langdon'ın bir şekilde olaya dahil olması ve dahası suçlanması, gece boyunca gezilen türlü çeşit tarihi yapılar ve onlar hakkında okuduğumuz sayfalarca bilgi, gecenin sonunda olayların açıklığa kavuşması ve genç kadın ve Langdon'ın ayrılması. Neredeyse her kitapta olan şeyler, doğrusu bu kitapta beni artık sıktığını düşünmeye başladım. Gerçekten bu klişeleri biraz aşması gerekiyor yazarın, sonraki kitabında kitap çıkar çıkmaz almayı asla düşünmüyorum, yazarın son iki kitabında böyle yapmıştım çünkü. Ancak yorumları okuyup konusu hakkında bilgi sahibi olduktan sonra almayı düşünüyorum. Böyle biraz aceleci davrandığım için çoğu zaman hayal kırıklığına uğruyorum.
*
Kitapta konu bence çok ama çok büyüktü ve işleniş güzel sayılırdı ancak sonunda yazar öyle bir saçmalamış ki anlatamam. Bunun böyle sonuçlanacağını kesin aramızda tahmin edenler olmuştur. Tüm olayı saçma sapan bir karaktere bağlamak ve olayın içinden bu kadar kolay çıkılması okura bence bir saygısızlıktı. Kendimi beş yüz sayfa boyunca kandırılmış ve oyalanmış hissediyorum. Oysa ki okurun oyalanması yerine kitaba bağlanması gerekir.


Kitabın tamamında İspanya'da olmamız da çok sıkıcıydı, yazarın sayesinde artık hepimiz birer İspanyol sayılabiliriz sanırım, ülke hakkında belki de kendi ülkemizden daha çok bilgi sahibiyiz çünkü. Son zamanlarda yazarın kitaplarını okuduktan sonra belki de hayatım boyunca görmeyeceğim mimari tarihi eserleri okuduktan sonra kendi kendime bu bilgiler benim ne işime yarayacak diye düşünmeden edemiyorum açıkçası. İspanya tahtı, sarayı, işleyiş, Katoliklik, İspanya tarihi de dahil olmak üzere acayip bir genel kültür sahibi oldum doğrusu.
*
Kitapta konu beni dediğim gibi bir yere kadar tatmin etse de sonu çok ama çok kötü bağlanmıştı, yazar sanki kitabın başında başka şeyler düşünüyor sonunda daha başka şeyler düşünüyor gibi olmuş. Beni hiç ama hiç sarmayan ve oldukça zor okunan bir kitap oldu. Kitap resmen bitmedi ya, oku oku, akıcılık bence orta bile değildi. Ayrıca Langdon kitapta çok az görünüyordu bunu da sevemedim.


Kitapta Ambra'yı neredeyse hiç tasvirlememişlerdi, karakter tasvirlerinde eksiklik elle tutulacak kadar yoğundu. Ayrıca manzara ve mimari yapı betimlemeleri de oldukça fazlaydı. Bunlar akıcılığa balta indirmişti. Ayrıca kitapta okurun en hız aldığı ve okumaktan muazzam keyif aldığı son sayfalara bir sürü bilimsel terim vs. iliştirerek bizlere ders anlatması ise hiç olmamıştı, o sayfaları çok yüksek bir sabır katsayısıyla okumanız gerekebilir.
*
Yazarı arka kapakta yazanın aksine bence en vasat kitaplarından biriydi, çok fazla boşa vakit kaybettiğimi düşünüyorum. Üstelik kitabın sonunda bunca bilgiyle ne yapacağıma dair hiçbir fikrim de yok. Ayrıca kitapta ana temada bir ateistin ve ateizmin yer almasını da sevemedim, yazarın ilgi alanına sanırım artık ilgi duymuyor da olabilirim.


Benim sevemediğim ve içerisine bir türlü giremediğim bir kitap oldu, dediğim gibi olaydan fazla bilgi vardı, gerçi yazarın her kitabında durum böyle ama bu kitapta bu durum bayağı abartılmıştı. Kitaptaki dini örgütlerin, eserlerin vs. gerçek olmasını sevdim ama kitapta bunca yer kaplayarak esas konuyu yutacak kadar büyümesini sevmiyorum.
*
Yazarın Cehennem isimli kitabında İstanbul'un ve Yeraltı Sarnıcı'nın bahsi son elli ya da yüz sayfada geçiyor olmasına rağmen yazar koskoca bir beş yüz sayfayı İspanya'ya ayırmıştı. Kitabın en çok satması gereken yerin bence İspanya olması gerekir diye düşünüyorum. Ayrıca bir Türk olarak da bizim güzel ülkemizden bu kadar az bahis geçmesini ise esefle kınıyorum.
*
Kitabı sevebilmek için gerçekten çabaladım çünkü kendi kütüphaneme ait sevdiğim bir yazarın son kitabı kendisi ama ne kadar uğraşsam da bunu başaramadım ve kitaba ısınamadım, benim için yazarın en kötü kitabı şimdilik, yazarın diğer kitaplarını da okuyunca kesin kararımı vereceğim herhalde ama yine de bence boşa vakit kaybı.


Yazarın her kitabında yer alan o bulmaca, bilmece çözmeler vs. bu kitapta tamamen teknoloji odaklıydı, ne yaptıysak teknolojiyle yaptık ve bundan hoşlanmadım açıkçası. Kendimi pek de bulmaca çözmüş gibi hissetmedim daha çok her şeyi bizim için kendi yaptığımız makineler çözmüş oldu.
*
Kesinlikle meraktan okuyup büyük bir hayal kırıklığına uğradığım bir kitap oldu, ben tavsiye edemiyorum açıkçası, zaten bu kitap hakkında da kimseden bir 'Wow' duymamıştım, artık yorum sizin arkadaşlar ben elimden geldiğince yukarıda kitap hakkındaki düşüncelerimi sıraladım. Umarım bir şeyi unutmamışımdır :)


Benim kitaba dair yorum, görüş ve önerilerim işte böyleydi, umarım yazımı bolca keyifle okudunuz :) Yeni yazılarda da görüşelim mi? Yazımı beğendiyseniz sosyal medyada paylaşmayı ve blogumu sağ üst köşeden takibe almayı unutmayın :) Eğer beni sosyal medyadan da takip ederseniz yeni yazılarımdan ilk haberdar olanlardan olabilirsiniz...


Takipte Kalın





hasibecengizkarakuzu@gmail.com
Herkese sevgiler, 

H. ♥️ 

You Might Also Like

2 yorum oku / yaz

  1. henüz okumadım ama meraktayım favorim ilk kitap bakalım bu nasıl olacak..

    YanıtlaSil
  2. Adsız27.2.18

    Kitabı okudum sizi haklı bulduğum yerler var mesela kitabın sonu konusu başını okuyunca böyle bir son bende beklemiyordum açıkcası.

    İlk başta kitabın gerçek adının 'ORİGİN' den çevirisini yaparsak 'KÖKEN' çıkıyor ancak kitabı çevirenler Başlangıç adını uygun görmüşler bunun nedenini anlayamadım. Kitabın kağağını sevmediğinizi söylemişsiniz kitabın kapağında ki sembol kitapta da bahsi geçen "The Matter of Time" yani zaman maddesi'nin üstten görünüşü Dan Brawn'ın en sevdiğim yanı kitaplarını okurken araştırma isteği uyandırıyor bazı yerlerde tabii kişiye göre değişir. Genel Kültür edindiren bir kitap söylediğiniz gibi. Yazarın her kitabında klişe olan bir kadın ve Langdon ilişkisi bunda da var bu konuda yazara bir şey diyemeyeceğim değiştirse hoş olur mu bilemem. Kitabın birkaç yerinde eski kitaplarına değinmiş çok fazla açmadan bundan önceki kitaplarda olduğu gibi. Betimlemeler gerçekten çok sıkıyor çok fazla yer ve sanat eseri betimlemesi var dediğiniz gibi ancak Dan Brown okurken zevk almak için kitap içinde geçen gerçek şeyleri araştırmanızı tavsiye ederim. Mesela bu kitapta benim en çok ilgimi çeken ve araştırırken zevk duyduğum şey PANSPERMİA TEORİSİ idi. Kitapta her şey teklonoji ile çözülüyor doğru ama Brown bu işi daha önceki kitabı "Dijital Kale"de de yaptıbunun kadar olmasa da. Bu arada ben de sizin gibi ne yazsa okurumculardanım yani Cehennem hariç tüm kitaplarını okudum o kitabı da bir an önce okumak isterim.

    saygılarımla

    YanıtlaSil

Fikrini paylaşırsan çok sevinirim:)))