✿ Kitap Elestirisi : Efsane : İskender Pala ✿

8.5.15

Merabayın ^.^

Haftanın son çalışma gününden selamlar... Bugün Hisarcık'da ne yapacağını pek bilemeyen bir hava hakim :)) Sabah ezanlarında inanılmaz bir gürültüyle uyandım zira yağmur bardaktan boşanıyor, bir yandan da gök gürleyip şimşekler odayı aydınlatıyordu... Sabahın köründe beni uyandırabildiğine göre şiddetini tahmin edersiniz... Bugün de onun devamında sabah hava kapkara bulutlarla kaplı olmasına rağmen öğle güneşli akşam da bulutlu bir güzergah izledi hava... Ve nihayet bugün de çalışma saatlerinden dinlenme saatlerine geçiş yaptığım şu sıralarda da sizlerle bugün bitirdiğim ve daha geçenlerde A101'in bir indiriminde satın aldığım İskender Pala'nın kitaplarından Efsane'yi paylaşmak üzere blogumdayım...Dilerseniz başlayalım...



Kitap, uzun süredir blogumda eleştirilerini yazdığım kitaplar gibi kütüphaneden edinilmiş bir kitap değil malesef... Zira kütüphane iki haftadır kapalı ve ben ne yazık ki nimetlerinden faydalanamaz oldum :(( Madem kütüphaneden alamıyorum ben de elimdekilerden okumaya başlayayım dedim ve meydanda bıraktığım nadir kitaplarımdan biri olan :D ve gerçekten de merak ettiğim bir kitap olan bu kitabı okumaya başladım. İyi ki de başlamışım !

Kitabı A101'den aldığımı yukarıda da itiraf ettim, ben herkeste var olan o 'marketten kitap mı alınırmış?' algısından pek hoşlanmıyorum ve bu düşünceyi de paylaşmıyorum. Benim için ilgi alanıma giren kitap önemlidir, kitabın bulunduğu ortamdan ziyade. Bu bakımdan marketten kitap almakta bir sakınca görmüyorum ben :)) Buldum mu da kolay kolay kaçırmam bu kadar güzel kitapları... Özellikle marketlerde son zamanlarda cep kitaplar satışa çıkarılmış durumda. Bakırköy'de oturduğumuz sıralarda Uyum Marketten, Hisarcık'da oturduğum şu sıralarda da A101'den bol bol kitap ediniyorum ben, sizlere de tavsiyemdir !

Kitabımız Kapı Yayınları'ndan çıkma ve yaklaşık olarak (cep boy bir kitap) 463 sayfa...


İskender Pala ismini her gördüğüm yerde o kitabı, dergiyi vs. alırım, çünkü benim favori yazar çizerlerimdendir kendisi. Daha önce de blogumda bir başka kitabını okuyup eleştirmiştim, Od- Bir Yunus Romanı, eleştirisine şuradan ulaşabilirsiniz...Bu adam hep yazsın diyorum sürekli. Çünkü okuduğuma hep şükrettiğim ve kafamı yeni yeni bilgilerle doldurduğum kitaplar oluyor kendisinin kitapları. Bu kitapta da durum pek değişmedi :)

Kitabı alış nedenim yukarıda da söylediğim gibi yazarımızdır ve de biyografi türüne olan ısınma turlarımdır. Biyografi türü gerçekten de alışmaya çalıştığım bir tür, blogumda da bu sanırım üçüncü okuyup da eleştirisini yazdığım biyografi romanıdır, bir adet de otobiyografi eleştirisi mevcut, aşağıdan ulaşabilirsiniz...

Otobiyografi 

Biyografi 

Kitabımızın ön ve arka kapaklarına ise on numara beş yıldız demekten kendimi alamıyorum açıkçası. Zaten kapaklarda bir tablo kullanılmış; George Philip Reinagle 'in bir tablosu. İnanılmaz yakışmış ve belki de en uygun tablo seçilmiş. Araştırdım ama tablonun ismine ulaşamadım. Kılıçlar özellikle çok güzel bir atmosfere geçirmiş o tabloyu ve çok daha fazla Osmanlı kokusu eklemiş romana. Osmanlı Osmanlı kokuyor roman :)) Arka kapak yazısı için de söyleyebileceğim tek kelime 'Efsane' olur abartısız söylüyorum ! Özellikle o son iki satır beni hem meraktan çatlattı hem de kendisine aşık etti.


Kitabımızın konusuna gelecek olursak; kitabın ön kapağı üzerinde de belirttiği gibi bu aslında bir 'Barbaros' romanıdır, yani Barbaros Hızır Hayreddin Paşa ve hayatını anlatır. Ancak elbette sadece Barbaros'dan değil etrafındaki gelişmelerden, yakın dost ve arkadaşlarından, ailesinden de bahsederek konuyu biraz geniş tutuyor.... Doğumundan ölümüne dek hem kendisi hem de katibi Saint Alcala hakkında epey bilgiye ulaşabiliyorsunuz....


Kitapta arka kapakta da yazdığı gibi bir yandan İspanya, bir yandan Endülüs Emevileri yurdu Gırnata, bir yandan İstanbul ve çokça da Cezayir'de buluyorsunuz kendinizi... Bunun sebebi de hikayemizin okyanusta geçiyor olması. Ve ayrıca da romanda bazı yan kahramanların hayatlarının aldığı şekiller dolayısıyla... Kitaptaki başlıca karakterlerimiz, Hızır, Oruç Reis, Saint Alcala, Billure namı-ı diğer Beatrix, Conradina, Decan Ojeda, Cemayma Hatun, Aladule, Andrea Doria, İspanya Kralı... Bu karakterlerden en çok Billure'yi ve Saint Alcala'yı sevdim elbette... Zaten hikayeyi kaleme alan da Barbaros Hayreddin Paşa'nın en yakın dostu, yoldaşı, katibi, haritacısı Saint Alcala (Emir Alkala) nam-ı diğer Seyyid Muradi... Bu kaleme alma olayında çoğunlukla işe kendi hayatını ve aşkını da katmış ama neyse hadi :)) Keyifliydi neyse ki :))


Kitapta eleştirebileceğim çok nokta yok aslında birini yukarıda Emir Alkala'ya söyledim zaten :)) Çünkü hem tarihi hem de efsanevi bir roman bu...
*
Kitap olağanüstü derecede akıcı... Üç ya da dört günde bitirdim, okurken öyle keyif alıyorsunuz ki... Benim için gerçek aşkın da bir derece anlatıldığı ve işlendiği bir roman olmuş.


Kitabın üslubu elbette ki 15. yüzyıl Osmanlı'sına yönelik ama olabildiğince Türkçeleştirilerek ve anlaşılabilir olarak sunulmuş. Okurken sizi sıkmıyor, akıp gidiyor...

Kitapta Barbaros ile ilgili öğrendiğim bir sürü şey oldu, sözelci bir öğrenci olarak zaten okul yıllarımdan beri Tarih'e ilgim vardır, bu sebeple de tarihi romanlar okumayı seviyorum. Yine bilgilenme amacıyla da okuyabileceğiniz bir kitap olmuş, özellikle Tarih bölümü öğrencileri İskender Pala kitaplarını asla yabana atmayın, hemen edinip okuyun hatta baş ucu kitabı yapın.


Kitap içerisinde olması gereken ama bazılarının tepkisini çekebilecek kadar fazla denizcilik terimi mevcuttu. O kısımları anlamadım! itiraf etmeliyim ama yine de dönüp de arkada yer alan Gemici diline bakmadım, konuyu bölüp akıcılığı sıfırlar diye. Zaten o kadar sabırlı bir insan da değilimdir, ama ikinci okuyuşta arkaya dönüp bakarak okumak mümkün olabilir.


Hızır, dört kardeşiyle birlikte Midilli'de doğmuş; Midilli bir deniz adası... Dört kardeşten ikisi denize meyletmiş ve en önce Oruç Reis denizlerde nam salmış. Ve sizleri şaşırtacak bir başka bilgi de ekleyeceğim burada : DİKKAT SPOİ ! Barbaros lakabı aslında Hızır reisin yani bizim bildiğimiz Hayreddin Paşa'nın değil kendisinden önce denize meyleden Oruç ağabeyinin ismiymiş. Abisi bir deniz savaşında öldürülünce lakap kendisine geçmiş. Aynı şekilde diğer kardeşi İlyas da denizlerde şehit edilince reisin intikam duyguları kabarmış ve İspanya'ya ve Andrea Doria'ya karşı ikili bir savaş başlatmış. Bu savaşın sonu ve efsanevi Preveze Deniz Zaferi de kitabın sonunda sizleri bekliyor!


Kitaptaki Beatrix nam- diğer Billure'nin hikayesi de bana 'Fetih 1453' filmindeki kızı anımsattı. Ulubatlı Hasan'ın eşini. O kızın hikayesiyle anladım ki bu Tarkan filmlerinde bahsedilenler birer masal ya da uydurma değil.. Kızlara, kadınlara zorla tecavüz edilmesi, çocukların annelerinin karnından vahşice çekilip alınması vs. İzlerken hayal masal gibi geliyor ama gerçek olduğunu bir kez daha anladım.


Kitabın tamamı Barbaros Hayreddin Paşa'nın hayatını denize adamasından mütevellit denizcilikle ve denizlerdeki savaşlarla geçiyor. Bir kısmında da o zamanlar zulüm gören halklar, hükümdar konumundakiler, gemilerdeki forsalar yer alıyor... Bir de aşk hikayeleri var ki... Biyografiye kimi zaman alan bile saptırıyor, yani kitabın türünü saptırıp romantiğe bile kaçırabiliyor.


Kitaptaki karakterlerin birden fazla isimlerinin olması -özellikle de vatanlarından ayrılmak zorunda bırakılan ve değişik vatanlarda gizlenmek zorunda kalan Saint Alkala ve Billure'nin- kafa karıştırıcı bulunabilir ama bence hiç değildi. Zaten üç büyük karakter var kitapta, cephesinden baktığınız
;Barbaros, Saint Alkala ve Billure. Bu karakterleri de öyle iyi tanıyorsunuz ki nereye gitseler, hangi ismi takınsalar mutlaka tanırsınız.

Genellikle tarih boyunca büyük karakterler tarihe adını yazdırmış, onlara yardımcı olan ya da hikayelerinde büyük roller oynayan figüranlar ise hiç ciddiye alınmaz, isimleri unutulup gider. Ama İskender Pala bu romanda Sidi Alkala ve Billure'yle bu figüranlardan birkaçını gözler önüne sermiş. Hikayeleri de öyle etkileyici ki, Barbaros'un hikayesiyle birleşip nefis bir şey ortaya çıkarmışlar.


Kısacası yine beni kapağından içeriğine, adından konusuna ve kurgusuna kadar her şeyiyle doyuma ulaştıran ve unutulmazlar arasına giren bir kitap oldu... Bu kitabı, Tarih bölümü öğrencilerine, İskender Pala hayranlarına, Barbaros Hayreddin Paşa'nın hayatını merak edenlere, gerçek efsaneleri bir arada görmek isteyenlere, denizcilikle ilgilenenlere, efsanevi bir aşk hikayesine şahit olmak isteyenlere, akıcı tarihi roman severlere, gerçekçi hikayelerden ve romanlardan hoşlananlara, gerçekçi kurgular görmek isteyenlere, kolay okunan kitap severlere tavsiye edebilirim. Ancak tarihi romanlardan hoşlanmayanlara, Osmanlı dönemi sevmeyenlere ve tarihi kurgu, biyografilerden hoşlanmayanlara bu kitaptan-zor ama- uzak durmalarını tavsiye ederim !
*

Kitaba puanım: 5

Daha güzel kitap eleştirilerinde de görüşmek dileğiyle...

Takipte Kalın




hasibecengizkarakuzu@gmail.com
Herkese sevgiler, 

HC.

























You Might Also Like

2 yorum oku / yaz

  1. Bu kitabı çok uzun bir zaman önce almış olmama rağmen bir türlü okuma fırsatı bulamadım. Kitaba 5 yıldız vermişsiniz daha çok merak etmeye başladım şimdi inşallah elimdeki kitaplar bittiğinde ilk bu kitabı okuyacağım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mutlaka okuyun derim, İskender Pala kitapları efsanedir ! =)

      Sil

Fikrini paylaşırsan çok sevinirim:)))