✿ Kitap Elestirisi : Her Kalp Kendi Bildigini Okur : Edith Wharton ✿

25.9.14

Herkese günaydınlar :))

Çok güzel ve soğuk bir günden, güzel oluşunu büyük ihtimalle çalışmamama -raporlu oluşuma-bağladığım süper erken başlayan bir Perşembe gününden herkese kocaman merhabalar...Sabahın çok erken başlamasına binaen çoktan kahvaltımızı yaptık, ufak tefek ev işleri de halledildikten sonra şimdi sizlerle okuduğum son kitabın eleştirilerini paylaşmak üzere blogumun ve klavyemin başındayım... Dilerseniz lafı çok da uzatmadan başlayalım:
*
Kitabımız benim İstanbul - Kütahya yolculuklarımız esnasında ki artık tarih oldu kendileri, son kez aldığım iki kitaptan biri, Tıutku Yayınları'ndan çıkma ve yaklaşık olarak 387 sayfa...

*
Kitabımızın orijinal ismini bulmam ve Goodreads'e eklemem ise tam bir kabusa dönüştü, çünkü çeviri alakasız bir şekilde yapılmış... Kitabımızın orijinal ismi : The Age Of Innocence... Masumiyet Çağları gibi bir çevirisi yapılabilir... Bulmamı sağlayan Vikipedi'ye çok teşekkür ederim, en son artık kafayı yiyordum :( Hazır yeri gelmişken söyleyeyim, goodreads iyi güzel de şu İngilizce olayı pek hoş değil, artık hani diyorum Türkçe versiyonunu da bir halletsek?

*
Kitabın kapağı ve ismiydi beni almaya teşvik eden elbette... Kapağına resmen bayıldım diyebilirim, kitabın türü hakkında ufak tefek ipuçları verici tertiplenmiş... Ama siz bunu tabi romanı tamamen bitirdikten sonra anlayabiliyorsunuz... Ön kapağı çok beğenirken aynı şeyi arka kapak için söyleyemeyeceğim malesef... Nedenine gelirsek, arka kapağı çok belirsiz bulmam diyebilirim... Yazılan metin çok ama çok kapalı bir metin, okuduktan sonra metni çok güzel ve doğru buldum evet ama okumadan önce okuru teşvik edici değil, merak ettirici değil... Oysa arka kapak yazılarının genelde kitabı alırken çok etkili olduğunu söyleyebiliriz... Ancak bu etkiyi okuduktan sonra yaratacak bir arka kapak yazısı beni çok tatmin etmedi, okumaya başlarken her şey fluydu ve ne okuyacağım hakkında da bir fikrim yoktu :(


*
Kitabımızın konusuna gelecek olursak; özellikle bu arka kapak yazısından sonra okumak isteyenlere bir yol gösterici olması amacıyla bahsetmek istiyorum, sahnemiz sanırım 17. yüzyıl New York'u... New York sosyete camiasındayız, birbirini tanıyan aileler ve aralarındaki bağların anlatıldığı bir roman bu... Genelde aşk temalı gibi gözükse de o zamanın New York'una dair belirgin tasvirlerin yer aldığı bu romanda kaderin etkililiği ve insanın kendi kaderi üzerindeki etkisi anlatılıyor...Newland Archer, sosyetede iyi bir yer sahibi bir delikanlıdır, iyi bir işi vardır ve o zamanın New York'unda çok güzel bir kız olan May Welland isimli bir kızla nişanlıdır... May geleneklerine çok bağlı bir ailenin kızı olduğundan o da geleneklere çok bağlı yetiştirilmiştir... Polonyalı bir kontla evlenen kuzeni Kontes Ellen Mingott ( Olenska )'nın bir opera gecesi hayatlarına girmesiyle sosyetedeki denge de alt üst olur...
*

Romanın konusunu bilmeden okumak da epey bir cesaret istiyor doğrusu :) Ama ben pişman olanlardan değilim neyse ki... İyi ki okumuşum diyorum..
*
Kitabımız aynı zamanda Pulitzer Ödülü sahibi bir kitap... Bu nedenle eleştirecek fazla bir şey yok ama bir iki şeyi not almışım, onlara bir bakalım... Kitapta bol sanat var, ilk sahnemiz zaten bir opera sahnesi... 17. yüzyıl Amerika'sında geçen romanımızda balo salonları, opera salonları Titanik görsellerini aratmayacak kadar iyi tasvirlenmiş... Gözümde canlandırmak bir yana orada olmak bile istedim :)
*

Romana bilgisizce daldığımdan da olabilir, aileleri yerli yerine oturtmam bir 50 sayfamı aldı... En son kendimce bir soy ağacı oluşturdum, işin içinden öyle çıktım... Neden derseniz, ailelerde yer alan bazı kişiler evlendiğinden soy isimleri değişmişti ve bazı kadınlar da eşlerinin isimleriyle anlatılıyordu, örneğin : Mrs. Lovell Mingott... Gel de çık işin içinden... Lovell kim, Mrs. 'ın asıl adı ne ? Ara ki bulasın :) Neyse ki bir zaman sonra çözüyorsunuz işi, ama bu Mr. Mrs. lar bayağı bir kafa karıştırıcıydı... Hoşlanmadım :(
*


Roman fazla akıcı değil, daha çok kişilere ve kişiliklere yöneldiğinden insanları sizlere anlatmaya çalışıyor, bu da olayların önünü keserek akıcılığı arada engelliyor, ama bu engelleme sıkıcı falan değil. Sizlere insanları anlatmaya çalışırken başka kişilerin özellikle de Mr. Sillerton Jackson gibi bir dedikoducunun gözlerinden de gösteriyor... Bu açıdan hoşuma gitti... İnsanları, aralarındaki ilişkileri oldukça gerçekçi bir biçimde aktarmış, öyle ki Türkiye'de bir Sillerton Jackson bulma ihtimaliniz oldukça yüksek :)
*
Bazı kısımlarda akıcılığı ve anlaşılırlığı engelleyen uzun cümleler var, bu nedenle kalabalıkta okunmaya pek de müsait olmayan bir kitap...
*

Kitapta belki de en sevdiğim şey Wharton'ın insanları ve ilişkilerini çok güzel anlatması dışında o zamanın New York'unu objektif bir gözle anlatması, bizlere sunabilmesiydi... New York bir zamanlar neymiş böyle dedim... Hatta araya keşke hep öyle kalsaydı'yı da sıkıştırdım :)
*
Kitapta New York geleneklere bağlı bir yer olarak sunulurken, Avrupa çoktan kültürlerle bölünmüş ve geleneklerden arındırılmış bir biçimde sunuluyor, doğruluğunu artık tarihçiler bilir. Bu farkı Kontes Olenska daha bir belirginleştiriyor, Avrupa görüp gelmiş biri olarak küçük toplumların saçma geleneklerine karşı koyan özgür bir ruh gibi ortada duruyor...
*

Kitapta Kontes ve Archer uzaylı gibi duruyor... Farklılıklarının farkındalar ama değişmeye de cesaret edemiyorlar, en çok da Archer...
*
Kitabın sonunu hiç beğenmedim, kaderin bizi yönlendirdiği fikrine tamamen de katılmıyorum... Elimize fırsatlar geçer, bizler ya o fırsatları değerlendiririz, ya da değerlendirmeyiz... Kitapta kader değil belki de insanların cesaretleri sınanıyor... Bence kader bizi yönlendirir ama bir yere kadar... O bir yerde biz dizginleri ele alırız ve gideceğimiz yönü kendimiz belirleriz, Archer da bunu yapmaya bir çok kez teşebbüs etti ama o kadar Avrupa görmüş! Olenska buna cesaret edemedi... Bu nasıl bir çelişki? New York'un kendi halindeki sosyetesinin içinde istediği gibi davranan , buna cesaret edebilen Kontes nasıl oluyor da sevgi söz konusu olduğu zaman böyle pasif kalabiliyor? Sanırım kuzenine ihanet etmek istememesi ve eski kocasından edindiği kötü izlenimler buna sebep oldu... Ama ben hala Kontes'in pişman olup olmadığını merak ediyorum :)
*

Kitap herkesin okuyabileceği biçimde büyük puntolarla yazılmış, bunu sevdim... Bölüm bölüm yazılması da yine her eleştirimde söylediğim gibi okumayı kolaylaştırmış, örneğin ben, kimi zaman bir bölüm okuyup kalktım... Böylece canım sıkılmadı :)
*
Kitabın bir de filmi varmış, İngilizce ismiyle aratınca buldum... Onu da en kısa sürede izlenecekler listeme aldım, sizlere de tavsiyedir...





Evet arkadaşlar, eleştirilerim bu şekildeydi... Güzel bir kitap arayanlara, hüzünlü aşk romanı sevenlere, romantik kitaplardan hoşlananlara ve ödüllü kitap arayışında olanlara tavsiye edilebilir bu güzel eser... Benim kütüphanemdeki yerini çoktan aldı bile... Sonraki kitap eleştirisi , Ahmet Ümit- İstanbul Hatırası isimli kitaba gelecek... 

Kitaba puanım: 4

Takipte Kalın 

^.^




hasibecengizkarakuzu@gmail.com

Herkese sevgiler, 

HC 






You Might Also Like

0 yorum oku / yaz

Fikrini paylaşırsan çok sevinirim:)))