Film Yorumu: Koş Lola Koş / Yarının Dünyası / Neden Tarkovski Olamıyorum / Düşman

27.8.16

Herkese merhaba!

Yeni bir günden ve ona çok yakışan bir başka yazıdan daha selamlar... Acaba diyorum artık hafta sonu yazılarımın tamamını film yorumlarıma ayırsam da sizlerle daha çok film yorumu mu paylaşsam? İyi fikir, çünkü bol yağışlı sonbahar günlerinde film izlemek gibisi olmaz diye düşünüyorum :) Ben de son zamanlarda sizler için pek çok film biriktirdim, izledim, bolca izledim hatta, hadi hemen başlayalım o zaman.

İlk filmimiz Koş Lola Koş... İsmiyle bile beni izle diyor yani, Alman yapımı filmimizin detaylarına hadi bakalım.


KOŞ LOLA KOŞ / LOLA RENNT

IMDB: 7.8
Tür: Aksiyon, Gerilim
Oyuncular: Moritz Bleibtreu, Franka Potente, Armin Rohde, Herbert Knaup
Yapım: 1998, Almanya


Dilediğin Zaman'da rastgele denk gelip izlediğim şahane bir filmdi, hiç bitmesin istedim. Tanıtımı sizlere bu filmi mutlaka izlemeniz gerektiğini anlatıyor zaten...


Filmimizin şahane konusuna gelelim: Berlin'de yaşayan ve birbirlerini çok seven Lola ve Manni,  Manni'nin kirli işlerinden birinde başlarını belaya sokarlar. Manni metroda içerisinde büyük miktarda para olan çantayı kimsesiz bir evsize kaptırınca çeteyle buluşma saatine kadar olan sürede bu parayı bulmak için Lola'dan yardım ister. Lola'nın sadece yirmi dakikası vardır. Bu süre içinde parayı bulamazsa Manni daha önceden de zaten kendisinden şüphelenildiği için öldürülecektir. Böylece Lola bu parayı bulmak için koşmaya başlar... Üç farklı senaryoda Lola parayı bulabilecek ve Manni'nin hayatını kurtarabilecek midir?


Oyuncuları tanımamama rağmen özellikle filmi götüren iki baş rolün çok başarılı olduğunu düşünüyorum. Filmin tamamında zavallı kızıl saçlı Lolamız koşturup durduğundan bolca aksiyon mevcut. Değişik bir sinema tekniğiyle çekilmiş bir film, aralarda bolca çizim mevcut. Kimi yerlerde bu filme biraz çizgi roman havası katmış. Aynı zamanda yolda koşarken Lola'nın karşılaştığı kişilerin de hayatlarının üç farklı versiyonu gözler önüne fotoğraf kareleri aracılığıyla sunuluyor. Çok ama çok başarılı değişik bir filmdi kesinlikle...


Şimdi okuduğuma göre kendisi bir festival filmiymiş, ve aşırı başarılı. Almanya'daki sokakları ve kopuk aile içi ilişkileri de işleyen filmde Lola ve kıyafetlerine bayıldım. Üç farklı senaryo olması size göremediğiniz şeyleri yeniden görme imkanı sunuyor ve bu filmi birkaç kez izlemek gibi gelse de yine de çok iyi fikir. Kısacası, bence izlemezseniz çok keyifli bir film kaçırmış olacağınız bir film. Günah Şehri'nden sonra değişik bir sinematografi ile çekilmiş olarak izlediğim ikinci filmdi, çok sevdim.


*

İkinci filmimiz ise Yarının Dünyası... Ben kendisini izleyeli çok olsa da yazayım dedim. Bu yaz tatilinin ilk günlerinde izlemiştim kendisini.

YARININ DÜNYASI / TOMORROWLAND

IMDB: 6.9
Tür: Bilim Kurgu, Macera
Oyuncular: George Clooney, Hugh Laurie, Britt Robertson, Judy Greer
Yapım: 2015, ABD


Yine bir bilim kurgu ve yine ben evet. İzlemesem olmazdı diye düşünüyorum. Özellikle de baş rolde usta ismi gördükten sonra...


Filmin konusu ise şöyle: Bilim kurguya meraklı bir çocuğun bir gün bir fuara gitmesiyle birlikte orada aslında robot olan bir kızla tanışır... Fuardaki kişiler tarafından ciddiye alınmasa da kız ona kendisini gizlice takip etmesini söyler. Başka bir boyuta geçen çocuk, burada bir süre kaldıktan sonra yasaları çiğnediğinden dolayı buradan atılarak dünyaya gönderilir. Bir süre sonra babası gibi kendisi de bilime meraklı olan Casey, yine bir deney sırasında hapse atılır ve cebinden ilginç bir rozet çıkar. Bu rozet ile başka boyutlara geçebilen Casey peşindeki adamlardan kurtulmak için yıllar önce dünyaya atılan Frank'i bulmak ve yeniden o boyuta gitmek zorundadır... Frank ise hayata küsmüş bir haldedir, Casey ve Frank'in hayatları başka boyutlarda kesişir...


Çok esrarengiz bir konusu var ve bana rozet ve baş roldeki kız sebebiyle Açlık Oyunları'nı hatırlattı. Onun gibi bir fenomen olamasa da gayet farklı ve etkileyici bir konusu var. Filmi ortalarından itibaren anlamaya başlıyorsunuz ve sonunda da müthiş bir son sizleri bekliyor.


Güzel efektler var filmde ve özellikle Casey'in başka boyutlara geçişleri esnasında çok eğleniyorsunuz. Ancak benim mutlaka izlemelisiniz dediğim filmlerden değil, izleseniz de olur izlemeseniz de. Çok beğendiğimi söyleyemeyeceğim. 

*

Üçüncü film ise bir Türk yapımı... Neden Tarkovski Olamıyorum...

NEDEN TARKOVSKİ OLAMIYORUM

IMDB: 6.5
Tür: Dram
Oyuncular: Tansu Biçer, Esra Kızıldoğan, Vuslat Saraçoğlu
Yapım: 2015, Türkiye


Filmin gerçekten de çok acayip bir ismi var ve bende elbette ki merak uyandırdı. İzlemem lazım dedim ve izledim...


Filmin konusunda ise büyük bir yalnızlık var diyebiliriz... Bahadır fakir ama gururlu sinemacılardan biridir... Ev arkadaşlarıyla ve kız arkadaşıyla birlikte oldukça zor şartlar altında yaşamakta, kirasını bile ödeyememektedir. Bir yandan çağdaş sinemanın getirdiği tüm diretmelere karşı durarak oldukça idealist bir yaklaşım sergilemektedir bir yandan da çevresi tarafından alaya alınmaktadır. Peki Bahadır ne yapacaktır? Hayallerindeki filmi çekip yoluna mı bakacaktır yoksa günümüzün para getiren filmlerini çekerek mi hayatta kalacaktır?


Oldukça dramatik, kasvetli ve melankolik bir biçimde çekilmiş olan filmde başrol bence çok başarılıydı. Biraz duygu yoksunu olsa da yine de güzel bir temsil sunulmuştu. Tam benlik filmlerden diyebiliriz, böyle sanat ve festival filmlerine ayrı bir bayılıyorum. Sıkılabilirsiniz ama bence filme kendinizi verip ortadaki yalnızlığa ve çaresizliğe odaklandığınızda yani asıl memleket meselesine odaklandığınızda sıkılmayacağınızı garanti ederim. Sonu da böyle bir filme yakışır olmuş...


*
Dördüncü filmimizde ise Donnie Darko'nun başrolüyle hafızamda yer etmiş ve gizemli filmlerin baş rol oyuncusu Jake Gyllenhaall yer alıyor... 

DÜŞMAN / ENEMY

IMDB. 6.9
Tür: Bilim Kurgu, Gerilim
Oyuncular: Jake Gyllenhaall, Melanie Laurent, Sarah Gadon
Yapım: 2014, Kanada, İspanya


Afişteki adamı her ne kadar Gyllenhaal'a pek benzetemesem de yine de merak üzerine izlediğim filmlerdendi. Gerçekten de ilginç bir konusu vardı.


Üniversitede tarih dersleri veren Adam, monoton bir hayata sahiptir. Bir gün arkadaşının tavsiyesi üzerine bir film izler ve filmde tıpatıp kendisine benzeyen birini görür. Bu oyuncuyu bulur ve onun hayatına girerek gerçek olup olmadığını öğrenmek ister. Ancak bu iki kişi birbirlerinin hayatlarının aynı zamanda düşmanları da olacaktır.


Giriş kısımlarını saçma bulsam da devamında sürükleyici ve etkileyici bir konusu vardı. İşlenişi de başarılı buldum ancak filmde sanki izleyici biraz oyalanıyor hissine kapılmadım değil. Biraz yavaş akan bir konusu var.


Gyllenhaal'ın performansına diyecek hiçbir şeyim yok, filmin bir doz cinsellik içerdiğini de sanırım buraya eklemeliyim. Ailecek falan izlenecek filmlerden değil. Ancak benim sonunu özellikle hala çözmeye çalıştığım ilginçliğin boyutlarını aşmış beyin yakan filmlerden diyebilirim. Eh üstüne bir de tavsiye edebilirim :)

*

Benim sizlerle paylaşacağım dört film bu şekildeydi arkadaşlar, kısa kısa geçiyorum çünkü gerçekten uzun bir yazı olsun istemiyorum, okuyana da yazana da kolaylık olsun :) Bugün de kısa kısa da olsa dört farklı ve güzide film paylaştım sizlerle, ben izledim, beğendim, umarım sizler de izler ve beğenirsiniz. Yeni filmler ve yorumları da yakında geliyor, beklemede kalmayı unutmayın e mi?

 Blogumu GFC'den ( Google Friend Connect'den) - blogumun en altında yer alıyor- takip etmeyi ve Instagram dahil tüm sosyal medya hesaplarımı takip etmeyi unutmayın ^^

Yeni yazılarda görüşürüz :))

Sevgiler...

Takipte Kalın







hasibecengizkarakuzu@gmail.com
Herkese sevgiler, 

H. ♥️


























You Might Also Like

0 yorum oku / yaz

Fikrini paylaşırsan çok sevinirim:)))