✿ Kitap Eleştirisi: Bir Gün / One Day : David Nicholls ✿

20.6.16

Merhabalar...

Yepyeni bir yazıyla daha Pazartesi gününe başlangıç yapıyoruz. Biz öğretmenler seminer dönemindeyken sizleri yazısız bırakacak değiliz herhalde ? :) Bu güzel günde sizlerle Cuma günü bitirdiğim ancak yazı sıralamamdan dolayı hemen yorumunu ve eleştirisini paylaşamamış olduğum son okuduğum şahane kitabım  One Day / Bir Gün'ü paylaşacağım, hemen başlayalım mı?

Umarım sizlerde de keyifler yerindedir ve bu keyif sizleri öncelikle harika bir yorum okumaya ondan sonra da bu güzel kitabı okumaya teşvik eder... Kitapla ilgili detaylara geçiyorum...
*
Kitabımız Pegasus Yayınları'ndan çıkma - son dönemde en sevdiğim yayınevi- ve yaklaşık olarak 536 sayfa...


Oldukça kalın olduğu taa uzaklardan bile sezilebilen bir kitap okudum evet, beş yüz ve üzeri sayfa sayısına sahip kitapları okuyunca açıkçası kendimi tebrik ediyorum, çünkü bu zor bir iş, bir ev hanımı, bir eş ve bir öğretmenseniz eğer, bunun yanında bir evlat bir de ablaysanız tabii... Bunca işin gücün arasında son zamanlarda kendime okuma zamanı yaratmakta biraz zorlanır oldum, çünkü küçük bir kasabada yaşadığımız için ulaşım sıkıntısı, otobüs, minibüs gibi uygun ortamlar da yok, buna çoğu zaman sevinsem de bazen otobüste kitap okumayı özlüyorum doğrusu :(


Bu kitap benim naçizane kendi kütüphaneme ait bir kitap ve ayrıca oldukça da özel, çünkü eşimin bana hediyesi bir kitap... Kitap okumayı ne kadar çok sevdiğimi ve kitap olmadan hayatımın eksik olduğunu bildiği için çoğu zaman hediye olarak kitabı tercih ediyor... Her neyse, kitap da anlamı da büyük benim için yani. Geçenlerde ardiyede sakladığımız kutuları boşaltırken birden bu kitaba rastladım, tozun toprağın içinde kalmış caanım kitap, öff taşınmaktan nefret ediyorum, çünkü normal bir durumda ben kitaplarımı gözümden bile sakınırken böyle üzücü şeyler de olabiliyor maalesef. Neyse yine de sonunda aldım bir güzel temizledim ve yeniden bilmem kaçıncı kez okuyup sizler için yorumlamak istedim, blogumda dursun diyerekten hem de... Daha önce birkaç yazımda da yazmıştım, İstanbul'daki okuduğum ve aldığım kitapların birkaçı hariç diğerlerinin yazısı blogumda yok, onlar da kolilerde sıkılmış bir halde bekliyorlar, onları da yavaş yavaş aradan çıkarıp buraya ekleyeceğim. Beni uzun bir okuma maratonu bekliyor yani :))
*
Kitabımızın ününü methini duymayan var mı bilemiyorum ama filmi epey bir meşhur, en en en kısa sürede -gerçi ağlamadan izleyebilecek miyim bilmiyorum ama- bu filmi de izlemem gerekiyor, gerçi kitaptaki duygusallığın ne kadarı filme aktarılabilmiştir bilemiyorum ya neyse. Dediğim gibi oldukça ünlü bir kitap, hala okumadıysanız çok şey kaçırıyorsunuz diyebilirim.


Kitabın bendeki kapaklarında film kapağı baskısı yok, eski baskısı var sanırım, turuncu beyaz olanı. Bu turunculuk gözlerimi biraz yorsa da kitaba cuk oturan bir tasarım neyse ki işi kurtarmış. İki insan silüeti kitabın tamamını sizlere özetler nitelikte.
*
Kitabın konusuna gelecek olursak; Emma ve Dexter 15 Temmuz 1988 yılında mezuniyet gecelerinde tanışırlar ve ufak bir kaçamak yaparlar. Birbirlerine hem fiziksel hem de ruhsal olarak yakınlaştıkları bu gecede birbirlerini biraz daha yakından tanıma fırsatı bulurlar, ancak sabah gidecekleri yollar farklıdır. Bu ikili her ne kadar bu ilişkiyi bir gecelik olarak görmeye çalışsalar da -özellikle Dex- kader onları iki arkadaş sonrasında da iki sevgili olarak yıllar boyunca mektuplar, kartpostallar ve telefon görüşmeleri yoluyla birbirlerine bağlayacaktır...


Konusu üstten bakınca çok sıkıcı gibi gözükse de iki karakterimiz de oldukça sıradışı olduğundan kitap gerçekten sürükleyici bir macera kitabına dönüşüveriyor... Kitapta aşk, macera, dram ve trajedi adına ne ararsanız mevcut, hatta bir parça da aksiyon diyebilirim. Böylece benim gibi sadece aşk içeren romanları sevmeyenlere gün doğmuş oluyor, evet!
*
Kitabın biçimsel özelliklerine geçelim: Kapaktan sonraki ilk sayfa silüet temalı, sonraki iki sayfada çeşitli övgüler yer alıyor, editör bilgileri, kitap ismi, atıf, bir şiirden sonra Charles Dickens'in bir kitabından alıntı paragrafla kısım bir başlatılıyor. Kitap 5 kısımdan ve farklı yirmi üç bölümden oluşuyor. Her bölümün altında muhakkak tarih ve bu bölümün geçtiği İngiltere'nin farklı yerleri yazıyor. Bu haliyle bile oldukça özenilmiş olduğu gerçeği göze çarpıyor. Kitabın sonunda ise -ki bu bölümün yeri beni gerçekten etkiledi- Teşekkür yazısıyla kitap sonlanıyor...


Elinizde gerçekten bir hazine tutuyorsunuz değerli okur, bunu anlamak için evet belki kitabın okunup bitmesi gerekiyor ama sonuçta anlıyorsunuz yani. Bu kitap sadece bir kitap değil, bir hazine. Hem iki insanın sonsuz ruh dünyasına açılan bir kapı, hem de bir genel kültür bombardımanı. Oldukça zengin bir düş gücü, bu hayal dünyasının kitaba yansıması... Aslında en başta çok sıkıcı gibi gözüken bir konunun büyüleyici bir şekilde işlenmesi mevcut kitapta. Konu nasıl işlenir gözünüze sokar nitelikte. Hani bazı kitap eleştirilerimde söylüyorum ya elindeki muhteşem konuyu işleyememiş ve ziyan etmiş diye. İşte oldukça sıradan bir konu okurun zihnine nasıl mıh gibi saplanırın canlı örneği. Ben herhangi iki sıradan İngiliz olmuş olsalar bile Em ve Dex'i unutmayacağım herhalde. Yalnız filmde bence Emma'yı çok sevdiğim Anne Hathaway değil de başka biri oynasaymış daha iyi olabilirmiş diye düşünüyorum. Benim kafamdakiyle pek uyuşmadı.
*
Kitapta çok fazla detay var, ilk göze çarpan eleştiri odağı bu. O kadar çok detay var ki, minicik bir oda, bir an, o anki karakterlerimizin duygu ve düşünceleri, ortamdaki diğer figüranlar, öyle güzel betimleniyor ve anlatılıyor ki bu detaylar çoğu zaman kafa karıştıracağına o ortamla bütünleşip olaya daha fazla güzellik ve boyut kazandırıyorlar.


Kitap kalın gibi durabilir ilk etapta, ve kabul ediyorum birazcık kalın ama oldukça sürükleyici. Özellikle ilk yüz sayfadan sonra kopuyorsunuz ve ben ne zaman buraya geldim ya diyorsunuz. Çoğu yerde diyalog, çoğu yerde iç ses, çoğu yerde de sadece anlatıcının gözünden metinler var. Muhteşem bir kitap gerçekten de.
*
Dili günlük akıcı bir dil, bazı terimler ya da önemli kelimeler italik yazılmış, mektuplar ve iletiler de aynı şekilde. Puntosu normal büyüklükte diyebilirim. Çok fazla gerçekçi diyebilirim, hani olur ya bazı aşk romanlarında günlük hayatta başlayıp masalsı ve destansı finallere erişir, işte bu kitapta hiç öyle bir şey yok. Her şey oldukça sıradan, gerçekçi ve dürüst. Erkeğin düşünceleri, sapık fantezileri, cinselliğe olan düşkünlüğüyle kızlara olan yaklaşımı, Emma'nın hayal perestliği, modern dünyaya göre biraz fazla romantik düşünceleri, bohemliği vs. vs. Alabildiğinde günlük hayatta karşınıza çıkabilecek iki karakter. Ön kapakta da yazdığı gibi 'Yirmi Yıl İki İnsan' gerçekten de sizlerin etrafınızda olabilir.


Kitapta sadece bir şey biraz beni sıktı, Dex'in bir cinsel makineymiş gibi yansıtılması. Yani evet her erkek o yaşlarda böyledir ama bu biraz fazla geldi bana. Neyse ki sonra normale döndü, ama lanet olsun bu bile gerçekçi !
*
Her bölümün altında yer alan tarihleri hem seviyorum, hani neredeyim ben hangi yılda, hangi yüzyılda falan diye bakıp rotanızı şaşırdıysanız eğer yolunuzu bulabiliyorsunuz, hem de sevmiyorum çünkü sürekli geçen bölüme dönüp tarihi saptamak zorunda kalıyorum. Uzun zaman önce okuduğumdan biraz sanırım unutmuşum.
*
Çok fazla romantik bir kitaptı, aslında ben böyle kitapları artık bildiğiniz üzere vakit kaybı olarak görürüm ama bu kitap 'Al sana!' der gibiydi. Beni bile kendine aşık etti. Bu hikaye hiç bitmesin ve kitap sonsuza kadar sürsün istiyorsunuz ama yazarımıza biraz kızgınım, neden mutlu son değil? Neden Emma çarçabuk sonsuzluğa dalıyor? Neden ? İyi insanlar, mutluluğu hak edenler ve sonunda güç bela onu yakalayanlar hep böyle ölmek zorundalar mı?


Bu arada kitapta seksenler, doksanlar ve yeni bin yıl da işleniyor. Seksenlere ve doksanlara dair o kadar güzel bilgiler veriyor ve değiniyor ki dönemsel bir muhteşemlik içerisinde keşke seksenlerde yaşasaydım oluyorsunuz. Ve keşke Em ve Dex hep o zamanki gibi şen şakrak ve genç kalsalardı... Bu arada zamanla onlardaki değişiklikleri, fiziksel olarak da vurguluyor, bu değişiklikleri çoğu zaman iç dünyaları, duygu ve düşünceleri olarak anlatsa da bazen yaşla gelen fiziksel değişimleri de gözler önüne seriyor.
*
Benim için romantik komedi sözcüğü klişeleşmiş bir sözcük evet ama bence bu kitap asla romantik komedi değil. Yani evet sonuna kadar romantik ama asla komik değil. Bu iki aptal birbirlerini seviyorlar ama bunu itiraf edip kabullenene kadar ve şanslarını başka saçma insanlarla deneyip durarak vakit kaybedene ve kırk yaşına gelene kadar ne yazık ki vakit ve iş işten geçiyor. Bence komik değil hatta çoğunlukla trajik, çoğu yerde ağlamamak için zorlandım.


Gerçekçi, olağanüstü, etkileyici, sürükleyici, okumayı sevdirici bir kitap arayışındaysanız bu kitap tam da okumalık dostum! Ben ikinci kez okudum ve farklı bir tat aldım, sanırım yaşım ilerlediğinde ne bileyim otuzların ortasında ya da kırklarımda birer kez daha okuyacağım, ve belki de çok farklı tatlar alacağım. Ama bu kitap benim için evladiyelik diyebilirim. Çok ama çok güzel bir aşk serüveni sizleri bekliyor! Bu arada galiba kitap bence yani, en çok gençlere hitap ediyor ve gençlikte okunası. Okuyun, okutturun ve zamanın ne kadar değerli olduğunu ve boşa geçirilecek bir saniyenin bile olmadığını herkese aktarın! Bir insanlık borcu olarak yani.
*
Kitaba dair yorum, görüş ve önerilerim bu şekildeydi, umarım severek okudunuz. Bundan böyle bu arada yepyeni bir uygulama başlatıyorum, son yazdığım kitap eleştirisinde bir sonraki okuyacağım güzellik zaten belli olduğundan bunu 'Sonraki Kitap Eleştirisi ' olarak sizlere belirteceğim, yazımın en altında. Sizler ne dersiniz? Ben güzel bir uygulama olacağı görüşündeyim. Yeni kitaplarda ve kitap eleştirilerinde de görüşmek isterim !
*
 SONRAKİ KİTAP ELEŞTİRİSİ: RUHİ MÜCERRET / MURAT MENTEŞ

Blogumu GFC'den ( Google Friend Connect'den) - blogumun en altında yer alıyor- takip etmeyi ve Instagram dahil tüm sosyal medya hesaplarımı takip etmeyi unutmayın ^^


Yeni yazılarda görüşürüz :))

Sevgiler...

Takipte Kalın





hasibecengizkarakuzu@gmail.com
Herkese sevgiler, 

H. ♥️










You Might Also Like

0 yorum oku / yaz

Fikrini paylaşırsan çok sevinirim:)))