✿ Kitap Elestirisi : Rematonia Kıyamet : M.H. KAN ✿
28.4.15
Herkese selam ^.^
Haftanın ikinci ve bol güneşli gününden merhabalar... Umarım keyifler yerindedir :) Bugün sizlerle okuduğum ve dün bitirdiğim kitabımın eleştirilerini paylaşmak üzere blogumdayım... Hadi o zaman başlayalım :)
*
Bu kitabı kütüphane ganimetlerim vol.5'de ödünç almıştım, bu kitapla bana yeniden kütüphane yolları gözüktü, hoş iki gündür iş çıkışı gitmeme rağmen bir türlü açık bulamıyorum...O yüzden aslında moralim biraz bozuk, ben de elimdeki kitaplardan okumaya başlayacağım...
*
Kitabımız yaklaşık olarak 197 sayfa ve Destek Yayınevi'nden çıkma...
Haftanın ikinci ve bol güneşli gününden merhabalar... Umarım keyifler yerindedir :) Bugün sizlerle okuduğum ve dün bitirdiğim kitabımın eleştirilerini paylaşmak üzere blogumdayım... Hadi o zaman başlayalım :)
*
Bu kitabı kütüphane ganimetlerim vol.5'de ödünç almıştım, bu kitapla bana yeniden kütüphane yolları gözüktü, hoş iki gündür iş çıkışı gitmeme rağmen bir türlü açık bulamıyorum...O yüzden aslında moralim biraz bozuk, ben de elimdeki kitaplardan okumaya başlayacağım...
*
Kitabımız yaklaşık olarak 197 sayfa ve Destek Yayınevi'nden çıkma...
Bu kitabı alırken tamamen arka kapağına göre aldığımı söyleyebilirim. Arka kapak yazısı bence okuduktan sonra anlıyorsunuz ki çok ama çok itina ile hazırlanmış. Ancak aynı şeyi ön kapak için söyleyemeyeceğim, ilk aldığımda Instagram'da şurada da söylediğim gibi bana Adam Fawer'un uzun zaman önce okuduğum ve blogumda yorumlamak üzere tekrardan okuyacağım 'Olasılıksız' isimli kitabını çağrıştırıyor, onun kapağına çok benziyor... Aşağıya ikisini de yan yana bırakıyorum, benim yorumum benzediği hatta esinlenildiği yönünde... Siz bu konuda neler düşünüyorsunuz? Ben bu sebeple ön kapağı hiç beğenmedim :) Ben olsaydım böyle bir kitaba inanılmaz kapaklar düşünebilirdim zira kitabımız distopya türünde ... Ama tabi ki bu benim fikrim :)
*
*
Kitabı edinmenizde ve okumanızda en büyük etken olan arka kapak ise şöyle: Yalnız ben koyu bir Dan Brown hayranı olarak söylemeliyim ki yazarımızla Dan Brown hiçbir açıdan benzeşmiyor. Konuları bile oldukça farklı, yazış tarzları, tazları vs. Alakasını göremedim, bu da oldukça iddialı bir ifade olmuş :(
*
Kitabın arka kapağı hakkında biraz daha konuşacak olursak; ilk paragraf kitaptaki olayları anlama noktanızda başlayan bölümden yani 132. sayfadan. Sonrasındaki paragrafın ilk cümlesi beni benden aldı zaten ve aslında her şeyi de özetler nitelikte: ' Bugüne kadar var olmuş bütün efsaneleri, içinde yaşadığımız dünyaya çağıran bir serinin ilk kitabı elinizdeki.!
*
Yukarıda da söylediği gibi kitabımız seri olarak başlatılmış bir kitap. İlk kitap için Kıyamet adının eklenmesi ilginç olmuş.
*
Kitabın türü distopya, yukarıda da söylediğim gibi. Distopya türü hakkında daha ayrıntılı bilgilenmek için şuraya bakabilirsiniz, bu linkte sizin için seçilmiş distopya örnekleri de mevcut ^.- Yani yazarın kendi yarattığı bir dünya ve karakterlerle bezediği bir roman bu. Ancak ilk başlarda epey normal başlıyor :)
*
Kitabımızın konusuna gelecek olursak; Fransa'nın arka sokaklarında Frank Bengal isimli bir şahıs korkunç bir şekilde katledilmiştir. Fransız polisinin işe karışmasıyla katili arama çalışmaları sürerken Bengal'in gerçek kimliğine ve öldürülme sebebine ulaşılır. Aynı süreçte katilimiz de çalıştığı kişilerle irtibata geçmiş ve sürece dahil olmuştur. Tüm bunlar olup biterken Serra Candan isimli bir arkeolog Ankara'da yaptığı kazılarda gümüş bir yüzük bulmuştur. Bunu en yakın arkadaşıyla paylaşırken Ankara'da görev yapan polis memuru Soner bey de Serra hanımla tanışır. Serra'nın en yakın arkadaşının ve katilin kimlikleri yavaş yavaş ortaya çıkarken bu ikili çok daha büyük bir oyunun hatta savaşın içerisinde olduklarını anlayacaklardır...
*
Konuyu sizlere en sade ve en olabilir haliyle çok da fazla spoi vermeden anlatmaya çalıştım. Bunda pek başarılı olabildim mi bilmiyorum ama yorumum ve eleştirimin tamamını okuyarak hakkında daha fazla bilgi sahibi olabilirsiniz :)
*
Konuyu arka kapaktan çok da fazla anlayamıyorsunuz evet bilmeden başlıyorsunuz okumaya ama çabuk girdiğiniz bir konu var karşınızda. Gerçek olaylar ve anlatılmak istenen 132. sayfadan başlıyor olsa da o zamana kadar da konuya hazırlık aşamalarından geçiyorsunuz ve bu kısımlar da oldukça akıcı :)
*
Kitap adını daha önce hiç duymadığım bir Türk yazara ait. Kendisi hakkında bilgilenmek isteyenler için kitabın girişinde bir özgeçmiş yazısı yazılmış, çok da güzel bir fikir bence. Sonuçta kimse sizi tanımıyorsa sizin kendinizi bir şekilde okura tanıtıyor olmanız gerekir :)
*
Kitapta konunun 132. sayfadan başlıyor olması ve o zamana kadarki 131 sayfada konuya ve cinayetlere dair oyalamalarla hazırlıklar, bence konunun alanını daraltmış. Yani hazırlık 131 sayfa, sizin romanı anlamanız ve neyin içinde olduğunuzu bilmeniz ise 65 sayfa. Ayrıca 65 sayfaya sığdırılabilen tek distopya olma özelliğini de taşıyor herhalde romanımız. Aslında bence bu roman yarı distopik, çünkü olaylar gerçek dünyayla paralel gelişiyor :( Ama yine de bende 132 sayfası boşa geçmiş hissi yarattı :)
*
Kitabın sayfa sayısı ise bana göre çok az. Kimseyle ya da hiçbir kitapla kıyaslanmasa bile bana göre en başta türüne göre çok az bir sayfa sayısı var :( Olaylar çabuk geçilmek durumunda kalmış.
Romanda bolca karakter mevcudiyeti söz konusu. Öyle ki bir zaman sonra kim kimdi acayip karıştırdım, kitabın başında çizimleriyle sunulabilirdi karakterler. Genelde çoklu karakter kitaplarında öyle yapılıyor. Ben özellikle ne kadar tasvir edilirse edilsin çoğu karakteri karıştırdım, mesela erkeklerin birkaçı uzun saçlı. Sık sık yazarımız erkeklerde uzun saça takmış durumda herhalde diye düşündüm bu kitapta :) Ayrıca kitapta her karakterin birden fazla ismi ve türü olunca -örneğin; Bülent Çakıroğlu, insan ve vampir, Beren, arkeolog insan, Iasus, ilk doğanlar gibi- karıştırmamak mucize olabiliyor bazen :( Bilemiyorum belki de distopya çok okuduğum ve sevdiğim bir tür olmadığı için :(
*
Romanda yer tasvirleri kitabımız bir distopya olmasına rağmen ne yazık ki çok yetersizdi. Karakter tasvirlerindeki benzerlikler de karıştırmanıza sebebiyet veriyordu. Tasvir yok gibiydi, benzetme ve edebiyat sanatları ise sıfırdı.
*
Günlük dilde yazılmış ve orta büyüklükte puntolara sahip bir roman bu.
*
İlk etapta polisiyeyle başlaması çok garipti. Hiç beklemiyordum çünkü :) Özellikle çok az da olsa o kısımları okumak hoşuma gitti, bu arada polisiyeyi özlemişim ben :)
*
Bu romanla dünya seyahatine çıkmanız da epey mümkün :) Çünkü romanımız dünyanın çeşitli yerlerinde geçiyor, şöyle ki : Ankara, Lyon, İstanbul, İzmir, Roma, Oslo, Londra, Amsterdam, Hatay, Moskova. Ancak bu yerlere dair çok da fazla tasvir, tanıtım vs. beklemeyin, zira sadece isimden ve karakterden ibaretler.
*
Kitap altı bölümden oluşuyor. Bölümlerden en sonuncusu Roma ile başladığından yazılışındaki Romen rakamları dikkatimden kaçmadı :))
*
Romanda, vampir, melek, kurt adam, ilk doğanlar, yeni başlayanlar vs. insan üstü ve doğaüstü pek çok mistik öğe ile mitoloji bir arada bulunuyor. Ne ararsanız mevcut yani :)
*
Özellikle kitabın son bölümü ve savaş anlatımı olaydı bence. Çok beğendim ve kilitlendim direkt. Kitabı iki günde bitirmemin gerçek sebebi budur :))
*
Kitabın bir ironisi var, o da şu: Kitabın adı Rematonia ancak kitabın içerisinde ne de dışarısında Rematonia ile ilgili herhangi bir bilgilendirme yok, hatta adı bile geçmiyor. Ve ben kitabı okuyup bitirmeme rağmen hala ne demek olduğunu bilmiyorum. Bilen varsa altta bilgilendirme yapabilir mi ?
*
Mitoloji sevmiyorum dedikçe aldığım kitaplardan mitoloji fırlıyor, yine burada da epey bir vardı: Kronos Mitosu, Zeus ve Olimposlular, Odin, Thor ve İskandinav Tanrıları, ne ararsanız yani :)
*
Kitapta üç yerde dikkatimi çeken ya da çekecek kadar olan anlatım bozuklukları mevcuttu.
*
Kitapta dikkatimi çeken bir diğer nokta da, kitapta olmayan kadın karakterlerdi. Bir ya da iki karakter var, gerisi yok.
*
Kitapta değişik bir yaklaşımla tüm doğaüstü, mitolojik, mitsel ve son zamanların popüler yaratıkları bir yerde toplanmıştı. Yazarımız popülasyondan yararlanmayı da ihmal etmemiş, tabi bu benim fikrim, ayrıca vampirleri gerçek hayattaki asıl vampirlerden seçmesi de ayrı bir güzel olmuş hani :)
*
Kitabın sonunda seri olduğu ve devamı geleceğiyle ilgili ipuçları veriliyor zaten. Ama ben ikincisini ve devamını okur muyum bilemiyorum. Belki meraktan okurum ^.* Kitabın sonunda ise yayınevinin eklediği ve yayınevinden çıkan kitapların ve ücretlerinin listesi yer alıyor.
*
Kısacası, distopya severlere, bir Türk distopyası okumak isteyenlere, tanınmamış yeni bir yazar keşfetmek isteyenlere, yukarıda bahsettiğim türde her türlü yaratığın yer aldığı bir kitap okumak isteyenlere, kısa sayfalı bir kitap arayışında olanlara, basit akıcı kitap severlere, bölümlü kitap severlere, yorumumu okuyup kitabı merak edenlere, az sayfalı seri okumak isteyenlere, seri severlere tavsiye edebileceğim bir roman bu! Ama distopya sevmeyenlere, az sayfalı kitaplardan hoşlanmayanlara, 'Ünlü yazarların distopyaları varken bunlarla vakit kaybedemem' diyenlere, Türk yazar distopyasını merak etmiyorum diyenlere, çok karakterli roman sevmeyenlere ve benim gibi karakterleri karıştıranlara bu kitaptan uzak durun derim ben !
*
Kitaba puanım: 3
**
Evet arkadaşlar, bugünkü kitap yorumum böyleydi. Umarım beğenmişsinizdir, daha güzel kitap eleştirilerinde de görüşmek dileğiyle...
Takipte Kalın
hasibecengizkarakuzu@gmail.com
Herkese sevgiler,
HC.
0 yorum oku / yaz
Fikrini paylaşırsan çok sevinirim:)))