✿ Kitap Elestirisi : Sıfıra Dogru : Agatha Christie ✿
20.10.14
Herkese merhabalar :))
Güzel bir Pazartesi gününden selamlar... Sendromu bitmiş ve benim için dinlenme faslına geçilmiş günün akşam saatlerine doğru ilerlediğimiz bu güzel vakitte sizlerle son okuduğum kitabın eleştirilerin paylaşmak üzere blogumun başındayım yine :) Umarım keyifler yerindedir :) Sizlerle Agatha Christie'nin Towards Zero- Sıfıra Doğru isimli kitabını paylaşacağım bugün... Bu arada Agatha Christie favori yazarlarımdan biri olmasına rağmen blogumdaki ilk kitabı ve eleştirisi olacak :) Bunu da belirtmeden geçmeyeyim... Dilerseniz başlayalım :
*
Kitabımız Altın Kitaplar Yayınevi'nden çıkma ve yaklaşık olarak 176 sayfa...
Güzel bir Pazartesi gününden selamlar... Sendromu bitmiş ve benim için dinlenme faslına geçilmiş günün akşam saatlerine doğru ilerlediğimiz bu güzel vakitte sizlerle son okuduğum kitabın eleştirilerin paylaşmak üzere blogumun başındayım yine :) Umarım keyifler yerindedir :) Sizlerle Agatha Christie'nin Towards Zero- Sıfıra Doğru isimli kitabını paylaşacağım bugün... Bu arada Agatha Christie favori yazarlarımdan biri olmasına rağmen blogumdaki ilk kitabı ve eleştirisi olacak :) Bunu da belirtmeden geçmeyeyim... Dilerseniz başlayalım :
*
Kitabımız Altın Kitaplar Yayınevi'nden çıkma ve yaklaşık olarak 176 sayfa...
*
Kitabın ön kapağının beni çok memnun etmediğini söyleyebilirim, diğer kapaklarsa şöyle:
Kitabın ön kapağında genelde koyu kırmızı ve siyah tercih edilerek çok daha korkunç olan ve hikayeye pek de uyduramadığım bir mezar taşı merkeze alınmış. Yazarımızın ismi de her zamanki gibi kocaman harflerle işlenmiş... Kapağı hiç beğenmedim :( Arka kapak yazısı ise çok kapalıydı, ancak merak ettirici özelliği vardı... Şimdi düşünüyorum da sanırım arka kapak yazısını sevdim :)
*
Kitabımızın konusuna gelecek olursak; Nevile Strange genç, yakışıklı ve başarılı bir tenisçidir. İlk eşi Audrey'den ayrılıp daha güzel bir kadın olan Kay ile evlenmiştir ve bunun azabını hafifletmek için eşlerinin dost olmasını istemektedir. Bu yüzden Eylül ayında Audrey'e Lady Tressilian'ın Martı Burnu'ndaki Konağına birlikte gitmeleri ve oradaki on beş günü birlikte geçirmeleri için bir teklif yapar. Audrey bunu kabul etmiştir ancak bu durum Nevile'in analığı Lady Tressilian'ı ve konaktakileri dehşete düşürür, çünkü kimse bu iki kadının anlaşabileceğine inanmamaktadır.... Yakınlardaki bir otelde kalan ve Martı Burnu'na gelen Treves isimli bir adamın öldürülmesine Lady Tressilian'ın ölümü de eklenince başmüfettiş Battle yeğeni Müfettiş Leach sayesinde olaya dahil olmak zorunda kalır ve gerçek inanılmaz bir şekilde ortaya çıkar...
*
Konuyu bu kadar uzun yazabildiğime ben de şaşırdım ancak daha pek çok şeyi atlamak zorunda bile kaldım :( Konu anlatılabilecek gibi değil, az daha kitabı anlatıyordum, konuyu yazarken epey dikkatli davranmak gerekiyor, ben de dozu bazen abartınca değerli okurlarımdan kızanlar oluyor, ancak ben de kendimi şöyle savunayım : Adı üzerinde kitap eleştirisi diyorum, etiketlerde de özeti diye ekliyorum, o halde lütfen kitabı okumayanlar ya da okuyacak olanlar benim yazımı okumasın :( Ben hiçbir zaman aldığım kitabı okumadan blog yazılarına ya da eleştirisine - yorumuna bakmam, okumam... Beni yönlendirmesini istemem çünkü, sizlere de tavsiyemdir :)
*
Konu epey uzun dedim ancak Christie tam her şeyi oturtmuşken sonlara doğru size konuyla alakalı bir ayna tutuyor, siz de her şeye yeniden başlamak zorunda kalıyorsunuz... Konuya takılmayın zira konu değil, adımlar önemli kitapta... Adım adım gerçeğe yaklaşırken bir adımı dahi atlamadan okumak gerekiyor, yoksa sonunu anlayamazsınız veya bir şeyler eksik kalır...
*
Agatha Christie pek çokları gibi beni de polisiyeye alıştıran, polisiyeyi bana sevdiren biri... Bu kadına bayılıyorum, ne yazsa okurum gerçekten de :)) Bu kitabına da kütüphanede şans eseri rastlamam çok güzel oldu...
*
Agatha Christie kitaplarının bazı klasikleri vardır : Örneğin; giriş kısmında müfettişin elinde olan kanıtlar, karakterlerimiz, müfettişin yanıtlaması gereken sorular yazılır. Ancak sizlere önerim bunları daha sonra okumanız... İlk başta okuyunca zaten aklınızda kalmıyor, karakterler ortaya çıktıkça dönüp kim olduklarına bakıp durdum ben :(
*
Kitaba adapte olmakta ilk başlarda sorun yaşasam da daha sonra elli sayfa okuduktan sonra koptum gitti :)
*
Christie'nin kitaplarını insanlara okumayı aşılaması ve sevdirmesinden dolayı çok seviyorum... Bence okuyan herkese hitap edebilecek ve soluksuz koşturmacası sebebiyle de sayfaları ardı ardına çevirtecek kitaplar...
*
Dikkatimi çeken bir nokta var : Christie'nin kitaplarındaki başmüfettiş ya da dedektifler nedense hep soğukkanlı oluyorlar... Hercule Poirot'u anladık da diğerleri nasıl öyle olabiliyor hayret... Ama sanki bu romanda Battle tutuklamalarda biraz heyecanlandı ve aceleci davrandı gibi :)
*
Başmüfettiş Battle insanları tanıma yönünden Poirot'a benzese de bana onu arattı... Her yanlış yönlendirilmede tutuklama durumları vs. sıktı yani... Önce Nevile, sonra Audrey...
*
Christie'nin kurgu hikayesini inceledim biraz da, okurun önüne yem atmasını iyi biliyor... Önce Ted Latimer, sonra Nevile Strange... Okuru kandırma konusunda acımasız.. Ancak ben stilinde hata görüyorum çünkü, hikayenin ya da romanın sonuna doğru ortaya çıkan bazı gerçekleri okura roman boyunca vermiyor, sonunda başka bir karakterin ağzından söylüyor ancak o zaman da zaten düğüm çözülmüş oluyor... Okura neden tüm bilgileri vermediğini bilmiyorum, ama bunu sevmedim, böylelikle okur da elindeki ipuçları ve yanlış yönlendirmelerle elbette katili çok yanlış yerlerde arıyor... Örneğin ben... Audrey'in Adrian'la kaçtığını bize hikayenin sonuna kadar göstermeyen - söylemeyen Christie yüzünden uzunca bir müddet Latimer tuzağına düştüm, katili o zannettim... :(
*
Martı Burnu, Doğu Koyu Oteli vs. keşke isimler çevrilmeden kalsaymış, kafam daha beter karıştı bu isimler yüzünden...
*
Hikayenin sonunda katilin - merak etmeyin kim olduğunu söylemeyeceğim :)- itiraf ettiği kısımda yaptığı suçlamayı ' Zekice bir plandı bu, zekice ! Eğer bu ahmak, ukala İskoçyalı işe burnunu sokmasaydı hiçbir şey anlayamazdınız...' Scooby Doo'nun sonlarına benzettim... Aynı ifadeyi katil ya da suçlu da ekip için kullanırdı genelde :)
*
Hikayenin sonunda gerçeği beraberinde getirecek olan çok fazla ayrıntı ortaya çıktı... Yani sonun o şekilde bitirilmesi Christie'nin çok önceden planladığı bir şeydi, sadece ayrıntıları yerlerine koymak kalıyordu ancak bunun için epey ayrıntı kullanmış, kafa karıştırdı...
*
Barrett, ipuçlarıyla hareket eden ve oldukça nazik olan bir başmüfettiş... Bizim Arka Sokaklar'daki gibi sorgu odasında adamı şekilden şekle sokmuyorlar... Soğuk, mesafeli ve somut kanıtlarla hareket eden bu İskoçyalı'yı örnek almalılar bence :)
*
Sonuç olarak, eğer Christie yazsın da ne yazarsa yazsın diyenlerdenseniz - benim gibi-, polisiye seviyorsanız, kısa hikayemsi kitaplardan hoşlanıyorsanız, heyecanlı, sürükleyici kitaplar seviyorsanız bu kitap tam da size göre :) Ancak soğuk İngiliz kitaplarından ve karakterlerinden hoşlanmıyorsanız, kalın kitaplar seviyorsanız ve ayrıntılarda boğulamam diyorsanız uzak durun derim ben :)
Kitaba puanım: 5
Daha fazla kitap eleştirisinde görüşmek üzere...
Takipte Kalın
^.^
hasibecengizkarakuzu@gmail.com
Herkese sevgiler,
HC
0 yorum oku / yaz
Fikrini paylaşırsan çok sevinirim:)))