Film Yorumu: Veronica Mars / 88 Dakika / Arınma Gecesi : Anarşi / Ölümcül Oyunlar

25.7.15

Herkese kocaman merhaba ^^

Uzun upuzun bir aradan sonra yeniden birlikteyiz... Blogumu özlediğimi itiraf etmem lazım, ancak takip edenler bilir bu kısacık arada bile Instagram'da blogumla ilgili paylaşımlarıma devam ediyordum. Her neyse, yıpranmamak ve soğumamak için arada bir böyle araların verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bugün sizlerle yaz tatilimin en favori meşgalelelerinden olan film izlemeyle ilgili, izlediğim birkaç filmin yorumlarını paylaşmak üzere blogumdayım... Daha önceki film yazılarımda dediğim gibi listem epey uzun ve her geçen gün daha da uzuyor... O yüzden aklımda başka bir paylaşım olmasına rağmen -hobi- bugün sizlerle listeden silmek istediğim ve yorumlarını unutmadan yazmak istediğim birkaç film paylaşıyorum. Hadi başlayalım...


İlk filmimiz Veronica Mars... Bu filmi Digiturk Dilediğin Zaman izleden seçerek izledim, harika filmler yer alıyor ancak ücretsiz olup olmamasına ve kiralama ya da satın alma seçeneklerine dikkat etmeniz gerek ^^


VERONİCA MARS

IMDB: 6.8
Tür: Polisiye, Gerilim, Aksiyon
Oyuncular: Kristen Bell, Enrico Colantoni, Ryan Hansen 
Yapım: 2014, ABD


Film elbette polisiye olmasından dolayı ve afişinden dolayı ilgimi çekmişti. Ancak şimdi öğrendiğime göre Veronica Mars Amerika'da zaten inanılmaz meşhurmuş çünkü kendisi bir televizyon dizisi imiş. Ben de herhalde bu dizinin devamı olan sinema filmini izlemiş oldum. Seriyi de bulunca izlemek isterim ancak izlemesem de olabilir zira filmi pek beğenmedim.


Filmin konusu ise şöyle: New York'da ünlü bir avukat olma yolunda hızla ilerleyen Veronica bir şirketle görüşmeye gider ve görüşme iyi geçer. Ancak görüşmeden çıktığında televizyondan ünlü bir şarkıcı olan eski lise arkadaşının öldürüldüğünü öğrenir ve bu olayla ilgili çok yakın eski bir arkadaşının suçlandığını görür. Olayı çözmek için geçmişinde pek de parlak şeyler yaşamadığı eski kasabasına geri döner ve olayın gerçek yüzünü ortaya çıkarmaya çalışır.


Konusu iyi gibi dursa da ben kurgusunda ve işlenişinde birçok basitlik gördüm. Tam olarak bir polisiye bile sayılamazdı bence. Konu iyi olmasına rağmen araya karışan kaset meseleleriyle konudan iyice sapılmıştı. Filmde neredeyse hiç aksiyon yok, daha çok erotizm ve romantizm harmanlanmıştı. Polisiyeyi katlettiklerini düşündüğüm ve zaman kaybı olan bir film oldu benim için. 


Filmin dizi yapımı ve serisi nasıldır bilemiyorum ama film tam anlamıyla bir fiyaskoydu. Bir gençlik dizisi kıvamındaydı da diyebiliriz. Pek aksiyon göremediğimden sıkıldım, sürekli kapalı mekanlarda geçen olay ve Veronica'nın tavırları inanılmaz saçmaydı. Herhalde izlediğim en kötü polisiyeydi desem yalan olmaz. Filmin ortalarında daha Veronica sayesinde katili yakaladık ve sonunda da inanılmaz basit biçimde onu hakladık. Bu kadar kolay olmamalıydı, kısacası izlemediğinizde hiçbir şey kaybetmeyeceğiniz bir film ve de kesinlikle tavsiye etmiyorum :(( Ayrıca IMDB puanı inanılmaz yüksek ve haksız. Çok daha iyi filmler bunun altında kalıyorken bu kadar saçma filmler nasıl bu kadar yüksek puan alıyor, hayret!

*

İkinci filmimiz ise başrolünde bir efsaneyi barındıran şahane bir polisiye... 88 Dakika...

88 DAKİKA / 88 MİNUTES

IMDB: 5.9
Tür: Polisiye, Gerilim, Dram
Oyuncular: Al Pacino, Ben McKenzie, Stephen Moyer, Alicia Witt
Yapım: 2007, ABD, Almanya, Kanada


Filmi televizyonda rastgele denk gelip de izlemiştim kardeşlerimle birlikte. Resmen üçümüzü de yerimize çivilemişti hatta, yemek yemek için bile kalkamamıştık yerimizden. Afişini falan görüp de özellikle Al Pacino olduğu için izlemedim yani ama iyi ki de denk gelmiş dediğim bir film oldu.


Filmimizin şahane konusuna geçecek olursak; Seattle'da mahkeme için çalışan çok ünlü bir psikiyatrist ve profesör olan Jack Gramm, en son vakasında Jon Foster adlı bir seri katilin ölüm cezasına çarptırılmasına vesile olmuş ve jüriyi inandırmıştır. ( O tiple çok normal değil mi bu bebeğim?) Jon Foster ölüm cezasına çarptırılır ancak suçlu olmadığını sadece Gramm'in jüriyi yanlış etkilediğini yalancı şahitlik yaptırdığını ileri sürerek televizyona ropörtajlar vermeye başlar. Bu esnada seri cinayetler devam eder ve Gramm bir akşam üstü bir telefonla irkilir. Telefondaki erkek sesi 88 dakika sonra öleceğini söylemektedir. Gramm hem kendini aklamak hem de katilin hedefinden kurtulmak zorundadır. Ve bunun için yalnızca 88 dakikası vardır.


Filmde Al Pacino'nun enfes oyuunculuğunu izlemek ve  aynı anda her karede var olan aksiyon ve gizemi çözmeye çalışmak pek kolay olmadı doğrusu :)) Ancak yine de takip etmeye çalıştık elbette ^^ Gerçekten tek başına aldı yürüttü filmi yani, yan karakterlerin yardımına ya da hikayeye girmelerine gerek bile kalmadı. Konu zaten büyüleyici okuyabildiğiniz gibi, bir de müthiş bir oyunculuk performansı izledim. O kadar sürükleyici ki film beş dakika bir yere gitseniz bir olay oluyor. Sonu da inanılmaz bitti, gerçekten üçümüz de filmin sonunda bir yuh koyverdik kardeşlerimle ^)) Aksiyon ve polisiyeyi birlikte sevenlerin mutlaka izlemesi gerek şahane ötesi bir film.


Filmde hem iç hem dış bir sürü farklı mekan kullanılmıştı, ancak bunlar sizi sıkamıyor zira olay akıp gidiyor, evde sessiz sakin bir şekilde otururken bile bir aksiyon yaratılmış, sıkılmaya fırsat bulamadan kendinizi başka bir mekanda buluyorsunuz bile ^^


Filmle ilgili tek söyleyebileceğim şey sonunun biraz uzatıldığı. Gerçekten de olay akışında biraz fazlalık vardı, sanki katilimiz çok fazla mekan gezdi. Sonu bir an önce gelsin istedim ve biraz uzun buldum, onun dışında gerçekten muhteşem bir filmdi, herkese ama herkese tavsiye ederim. 


Üçüncü filmimizse erkek kardeşimin tavsiyesiyle beraber izlediğimiz bir güzel film daha... Arınma Gecesi : Anarşi...
  
ARINMA GECESİ : ANARŞİ  / THE PURGE : ANARCHY 

IMDB: 6.5
Tür: Aksiyon, Gerilim, Korku
Oyuncular: Frank Grillo, Kiele Sanchez, Zach Gilford, Carlos Gallardo, Carmen Ejogo
Yapım: 2014, ABD


Korku filmlerini sevmem ama kardeşim zaten bana korku filmi olduğunu söylememişti ))) Gerçi ben pek korkuluk bir şey göremedim ama neyse, gerçekten muhteşemdi. İyi ki izlemişim dedim :))


Filmin bana göre inanılmaz yaratıcı ve şahane konusuna gelelim: Amerika'da ilerleyen yıllarda yönetim el değiştirmiştir. Ülkenin başına gelen kişiler ise tüm yıl boyunca suç işlenmemesine karşılık olarak yılda sadece bir gece 12 saat boyunca cinayet dahil tüm suçları serbest kılmıştır. Bu gecelerden birinde başlayan hikayemiz hayatta kalmaya çalışan ve kan dolu sokaklarda yolları kesişen beş kişiyle başlıyor ve yine onların bu geceden kurtulmaya çalışmalarıyla son buluyor... Evden çıkmasanız bile evinize girebilirler, çünkü bir kısım etnik temizlik isteyen hükümet de özel ekiplerle evleri basarak önüne geleni öldürme yetkisine sahipler... Polis sizi korumuyor, hastaneler sabaha kadar kapalı, sizi sizden başkası koruyamaz... Peki sizce kurbanlarımız bu geceden sağ çıkabildiler mi?


Şu üstteki resme bayıldım doğrusu, konuyu elimden geldiğince anlatmaya çalıştım, muhteşem bir eser gerçekten. Bu filmin bir de birincisi varmış, serisini izlemek için sabırsızlanıyorum doğrusu )) Konu bu kadar büyüleyici olunca zaten film de kendisini az çok belli ediyor... Amerika'yı o halde görmek çok ama çok kötüydü :(


Film inanılmaz sürükleyici, benim gibi korku filminden korkanlara söyleyeyim hiç korkunç değil. Sadece biraz geriliyorsunuz ama filmin sonunu öyle merak ediyorsunuz ki yerinizden bile kıpırdayamıyorsunuz ^^ 


Filmde büyük bir sosyolojik mesaj veriliyor aslında, Dan Brown'ın muhteşem eseri Inferno'da verildiği gibi. Aslında bu gecenin asıl amacı fakir ve yaşlı nüfusu azaltmak, devlet bunun için özel birlikler bile görevlendiriyor. Bir insanın evinden başka neresi güvenli olabilir ki diye çok düşündüm ve filmin sonunda bir kurban vermemize çok üzüldüm. Baş roldeki Carmen Ejogo ise şaheserler yaratmıştı gerçekten ^^


Tüm yılın hıncını bir gecede çıkarmak isteyen ne kadar çok psikopat varmış görmüş olduk böylece. İnsanları sokaklarda bulamayan yukarıdaki gibi maskeli yaratıklar ise evlere dalıp insan toplayıcılık 
yapıyorlar ve bunları zenginlerin öldürmeleri için onlara para karşılığında satıyorlar. Gerçekten inanılmaz bir filmdi. Devletin tırları ise görülmeye değer. Tam bir Amerikan trejedisiydi. 


Filmin sonunda sonraki arınmaya kalan süreyi söylediğinde sonraki filmin geleceğini söylediğini düşünüyorum ve sıradaki filmi inanılmaz merakla bekliyorum. Kesinlikle ama kesinlikle izlemelisiniz
 film gece çekilmesine rağmen görüntü kalitesi şahaneydi, maskeli gençler de filme ayrı bir cool hava katmışlar hani ^^


-

Dördüncü ve son filmimizse Ölümcül Oyunlar... Yolda izlediğim bir filmdi...

THE FUNNY GAMES / ÖLÜMCÜL OYUNLAR

IMDB: 6.5
Tür: Gerilim, Korku, Suç
Oyuncular: Naomi Watts,Tim Roth, Michael Pitt, Brady Corbet, Siobhan Fallon
Yapım: 2007, İngiltere, Fransa, Avustralya, Almanya


Afiş yakıyor görüyorsunuz, ben konusunu falan da önceden okumadan direkt adından dolayı izledim bu filmi. Yolda iki saatimi güzel geçirten sıradan diyebileceğim ama afişine şuan inanılmaz bayıldığım bir film oldu.


Filmin konusuna gelecek olursak; Ann, George ve oğulları Georgie, tatil yapmak için göl kenarındaki yazlık evlerine giderler. Oraya geldiklerinde komşuları Fred ve Eva'da bir gariplik olduğunu fark ederler. Bahçelerinde beyaz golf kıyafetleri giymiş yabancılar vardır ve onları tanıştırmazlar. Bir süre sonra Fred ile gelen beyaz kıyafetli gençlerden biri adının Peter olduğunu söyler ve gider. Ancak Ann akşam misafirleri için yemek yapmaya çalışırken birden içeri gelen Peter, Ann'den 4 yumurta ister. Yumurtaları bir bahaneyle kırar ve tekrar ister. Bu esnada Ann'in telefonunu lavaboya düşürür ve tekrar yumurta ister. Ann onu dışarı çıkarmaya çalışırken kibar bir şekilde gitmeyen Peter'a arkadaşı da katılır ve aile için korkunç saatler başlar...


Filmin konusu güzel ancak işleniş çok sıkıcıydı, aksiyon ya da korkudan daha çok gerilim ve psikolojik dram içeren dakikalar yaşadık. Filmde kibar katilleri canlandıran kardeş görünümlü canavarlar oldukça iyiydi, ben Naomi Watts'ı da çok beğendim bu rolde. Keyifli vakit geçirebileceğiniz ama çok fazla aksiyon beklememeniz gereken bir film bu.


Afişlere bakıyorum da gerçekten müthiş işler başarmışlar galiba film Cannes'a da katılmış ancak bence işleniş bakımından aksiyon dozu azdı ve çocuklar gerçekten sinir bozucuydu. Ayrıca filmdeki tek erotik sahneyi de gereksiz buldum.


İzlemenizi çok da tavsiye etmediğim ama bana keyifli bir iki saat geçirten filmlerden biriydi. Göl manzarası ve evlerin büyüklüğü ise inanılmazdı, evlere bayıldım gerçekten de. Ancak bir kadın ve bir adama iki tane gencin nasıl güç yetirdiğini bir türlü anlayamadım. Filmin handikapı bana göre buydu. 

Evet arkadaşlar sizlerle dört güzel film yorumu paylaşmış oldum böylece. İçerisinde inanılmaz beğendiğim filmler de oldu, beğenmediklerim de. Artık takdir size kalmış, herkese keyifli seyirler diliyorum !!

Sonraki film yorumlarında da görüşelim !


Takipte Kalın




hasibecengizkarakuzu@gmail.com
Herkese sevgiler, 

HC







































You Might Also Like

0 yorum oku / yaz

Fikrini paylaşırsan çok sevinirim:)))