✿ Kitap Elestirisi : İkiz : Fyodor Dostoyevski ✿
3.12.14
Herkese merhaba:)
Bir güzel Çarşamba akşamından, hatta yorgun bir akşamdan selamlar... Koskoca bir gün daha geçti, bugün 3 Aralık Dünya Engelliler Günü... Ben de bir zihin engelliler sınıf öğretmeni olarak bu günü çok güzel bir şekilde öğrencilerimle kutladım ve günü tamamladım :) 3 Aralık Dünya Engelliler Günü'müz kutlu olsun..
*
Bugün sizlerle yeni bitirdiğim ve kütüphaneden ödünç aldığım bir kitap olan daha doğrusu bir klasik olan Dostoyevski'nin kaleme aldığı 'İkiz' isimli kitabı paylaşacağım... Gerçi Dostoyevski gibi benim de çok sevdiğim ve aşırı derecede hayran olduğum bir üstadın kitabını eleştirmek ben gibilere düşmez ya neyse :) Dilerseniz başlayalım :)
*
Kitabımız Can Yayınları'ndan çıkma ve yaklaşık olarak 218 sayfa...
Bir güzel Çarşamba akşamından, hatta yorgun bir akşamdan selamlar... Koskoca bir gün daha geçti, bugün 3 Aralık Dünya Engelliler Günü... Ben de bir zihin engelliler sınıf öğretmeni olarak bu günü çok güzel bir şekilde öğrencilerimle kutladım ve günü tamamladım :) 3 Aralık Dünya Engelliler Günü'müz kutlu olsun..
*
Bugün sizlerle yeni bitirdiğim ve kütüphaneden ödünç aldığım bir kitap olan daha doğrusu bir klasik olan Dostoyevski'nin kaleme aldığı 'İkiz' isimli kitabı paylaşacağım... Gerçi Dostoyevski gibi benim de çok sevdiğim ve aşırı derecede hayran olduğum bir üstadın kitabını eleştirmek ben gibilere düşmez ya neyse :) Dilerseniz başlayalım :)
*
Kitabımız Can Yayınları'ndan çıkma ve yaklaşık olarak 218 sayfa...
Kitabı kütüphaneden aldığımı yukarıda söylemiştim. Beni alırken en çok etkileyense arka kapak yazısı oldu... Tabi kitap Dostoyevski'ye ait bir klasik olduğundan pek çok yayınevi bu kitabı kendince yayınlamıştır ancak benim okuduğum yukarıda da gördüğünüz gibi Can Yayınları'na ait olanıydı ve bana göre yayınlanmışlar arasında en iyisiydi. Arka kapak yazısı da yayınevine ait olabilir, ama ben çok beğendim :) Kütüphanede bu kez ne okuyacağımı bilerek edindim bu kitabı.Konudan arka kapak yazısı sayesinde haberim vardı. Yani okurken şaşırmadım:)
*
Kitabımızın yayınevinden çıkan her şeyini beğendim aslında, buna kapak tasarımları da dahil. Keza arka kapak yazısından yukarıda söz ettim. Ön kapak tasarımıysa muhteşem denilebilir, çünkü Aleksandr Golovin'e ait. Kendisi görsel bir sanatçıymış efendim, kapaktaki sanırım yağlı boya tablo da bir harika. Ancak kitabı düz çevirdiğinizde sürekli size o hüzünlü havasıyla bakması hoş olmuyor. Sürekli kitabı ters çevirdim. 'Sizi bu hale getiren ben değilim bayım, sizi bu hale getiren Bay Dostoyevski :( Üzgünüm ama böyle :( Lütfen artık benden o hiçbir şekilde mutluluk belirtisi göstermeyen, hüzünlü gözlerinizi üzerimden çekin...'
*
Kitabımızın konusuna gelecek olursak; 19. yüzyıl Rusya'sında 'Bir Petersburg Poemi' olan kitabımız, Bay Goyadkin isimli dokuzuncu dereceden devlet memuru bir adamın yakın çevresinde gözden düşmesini ve delirmesini konu alıyor. Delirmesine sebep olansa, çalıştığı dairede ve aslında daha öncesinde ünlü bir caddede gördüğü ve kendisine tıpatıp benzeyen birini görmesi... Ve bu ikizin kendisinin tamamen zıttı bir karaktere bürünerek Goyadkin'i sürekli olarak kışkırtması... Evet sayın okurlar, bu kitap bir delilik kitabı, bu kitap bir delirme hikayesini konu alıyor aslında...
*
Yazarımız üstat Dostoyevski... Bahsetmeme gerek var mı bilemiyorum ama hayatına şöyle bir bakmak isterseniz buyrun lütfen buraya. Benim de şahsi hayranlığımın olduğu ve üzerinde Dostoyevski yazan ne bulursam okumaya çalıştığım bir insandır kendisi. Bir klasik olan kitabımızı eleştirmekse yukarıda da söylediğim gibi bana düşmez ama ben yine de fikirlerimi sıralayacağım.
*
Kitabın Can Yayınları'ndan çıkan bu versiyonunda Sabri Gürses çevirmenlik yapmış. Ne de iyi etmiş diyesi geliyor insanın :) Çeviri gerçekten başarılı. Ayrıca da kitabın en başında yer alan ama bana göre sonunda yer alsa daha iyi olacak olan yine çevirmenimize ait 'deneme' olarak nitelendirilen ama bana göre makaleye daha çok benzeyen ve çok çok beğendiğim bir yazısı yer alıyor. Bu yazıyı erken okuduğumu düşünüyorum. Keşke kitabın sonunda okusaydım çünkü buraların deyimiyle acayip spoiler içeriyor :( Ama olağanüstü başarılı ve bizlere 'İkiz' ya da Türkiye'de yayınlanan diğer isimleriyle ' Öteki' ve 'Öteki Ben' isimli bu kitabın kısa bir tarihini, Dostoyevski'nin etkilenme ve bu kitabı yazma sürecini, o dönemki düşüncelerini vs. içeriyor.
Kitabın üslubu aslında günlük konuşma dili, tabi biz orijinalini bilemiyoruz ama en azından çevirisi o şekilde. Ancak olaydan çok bir düşünce romanı olduğundan okumak hem kolay hem zor da diyebiliriz. Ben epey uzun bir sürede yaklaşık iki haftada bitirebildim. Ancak bu hem kitapla hem de benim kişisel isteksizliğimle alakalı :(
*
Kitap bir klasik ama Dostoyevski'nin Gogol'den etkilenerek yazdığı ve daha çok güldürü özellikleri taşıdığını düşündüğü bir başarısızlık örneği olarak niteleniyor. Sabri Gürses'in denemesinde -hani şu kitabın başında yer alan- Dostoyevski'nin ünlendiği kitabı İnsancıklar'dan sonra yazdığı bu kitabında ilk zamanlar yazılan parçaların beğenildiği ancak kitap bitiminde kitabın beğenilmediğini yazıyor. Bu konu hakkında da Dostoyevski'nin fikrin güzel olduğunu ancak bazı biçimsel sorunların kitabı yirmi - otuz yıl sonra bile hala esir aldığını düşündüğünü yazıyor. Bu konuda Dostoyevski'ye hak vermemek elde değil; çünkü bana göre de fikir güzel ve orijinal, hatta aynı denemede yazdığına göre başkalarına ilham verecek kadar güzel ama işleniş biçimi ve etkilendiği kişiyle yapmak istediği şeyin farklı olması durumu kötüleştirmiş. Çünkü diğer eserlerinde de görüyoruz ki Dostoyevski gülmece yazacak biri değil. O çok daha ciddi sorunların anlatıcısı, sorunların dile getiricisi. Gogol ve tarzıysa ona göre hiç değil. En azından bu eserinde yer almamalıymış :(
*
Kitabımızın orijinal halini bulmam ve goodreads'e eklemem konusundaki yardımlarından dolayı Sabri Gürses'e teşekkür etmek istiyorum çünkü, orijinal hali olan Rusça'yı denemesinde yazmış. Ancak İngilizcesi de olsaydı ne iyi olurmuş :)) Ancak bu denemeyi daha doğrusu makaleyi okumanızı mutlaka isterim, kitaptan daha çok hatta :)
*
Kitabı okurken açıkçası Dostoyevski'ye çok kızdım. Belki hakkım ya da haddim değil ama bana göre kendi karakterini kendisi küçük düşürmüş. Hiçbir karakter bu kadar küçük düşürülmeyi, aptal durumuna konmayı haketmez bana göre. O gerçek olmadığı için onu yazan, kelimelere döken Dostoyevski'ye kızdım ben de. Ha gerçekte böyle biri olsaydı, ona da kızardım ve onunla konuşup uyarırdım. Goyadkin'e gülemedim ben çünkü, çok daha fazla acıdım. Hatta bazı yerlerde onunla birlikte içim acıdı, soğuktan titredim. Ama hiçbir karakter bu kadar küçük düşmeyi haketmez. Ayrıca denemede Sabri Bey'in de söylediği gibi Dostoyevski kardeşine yazdığı mektuplarda bu karakterin kendisi olduğunu yazıyormuş. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu ?
*
Kitabımız elbette ki bir düşünce kitabı olduğundan akıcı değil. Olaylar az, yazarımızın monologları ön planda. Sürekli bir düşünce deryası ve monolog var. Bu sebeple kimi zaman olaylar hızla akıp gitse de düşünceler paragraf büyüklüğünde bir cümlede dile getirildiğinden akıcılığın önünü baltayla kesmiş :(
*
Dostoyevski Goyadkin gibi bir karakteri yazarken ne düşündü bilemiyorum ama bana, Goyadkin ilk başlarda da normal bir karaktermiş gibi gelmedi :( Özellikle hitabet gücü sıfır. Konuşurken -ben gibi- heyecanlanıyor ve kekeliyor, bolca isim tekrarına girişiyor. Bunlar karakterin üslubunu oluşturuyor. Ancak bence Goyadkin kendini yazıyla ifade edebilseydi çok daha rahat anlaşılırdı, çünkü olağanüstü derecede çok anlaşılma problemi yaşıyor. Yazısı kuvvetli ve uzun cümlelerde tekrar yok. Kesilme yok. Kekeleme ve heyecanlanma yok. Yazarken kendini öyle güzel ifade ediyor ki bunu görmek için yazdığı mektuplara bakılabilir.
*
Dostoyevski zaten bence kafasında 'zavallı, ezik, safi' bir karakter çoktan oluşturmuştu ve ona göre de bir kitap yazmıştı. Çünkü Goyadkin kökeninde görebildiğimiz gibi 'Goyadka' kelimesi baldırıçıplak demekmiş :(
*
Buna rağmen olağanüstü karakter, duygu durumları ve çözümlemeleri, mekan tasvirleri de Dostoyevski'nin olmazsa olmazları. Bu eserinde de bolca görebiliyoruz.
*
Yazarımız, ikizin hareketlerini tasvir edince, Goyadkin'in görmediğimiz bir sürü özelliğini de göstermiş oldu bize. Ancak ikizi ondan çok daha art niyetli, çok daha kurnaz ve kötü tüm özelliklere sahip gibi. Sanki ters bir ayna tutulmuş gibi. Aynı ön kapak resmindeki gibi :(
*
Kitapta kahramanımızın ve gıcık ikizinin üslubunun aynı olması kimi zaman diyaloglarda 'kim konuşuyor yea?' diye sorgulamama sebep oldu.
Kitap kendi içerisinde de bana göre çelişkilerle dolu. Örneğin; ikizi sadece kahramanımız değil, çevresindeki herkes görebiliyor. Peki onlar o kişiyi ne olarak görüyorlar? Belki de o kişi başka biri ve o kötü özellikleri Goyadkin kendinde görüyor. Böylece toplum tarafından kabul edilme hazzını yaşıyor ama bu da zihnini yoruyor? Herkes ikizi 'Goyadkin'in ikizi olarak görüyorsa neden sorgulamıyorlar? Neden kimse işkillenmiyor? Adından tırnağına kadar Goyadkin'e benzeyen bu adamı neden kimse yadırgamıyor? Gördükleri halde. Konuştukları, gülüp eğlendikleri halde? Bence diğer karakterlerin tepkisinde sorun var. Ayrıca zaten ikiz ortaya çıkmadan önce de işler mükemmel değil, iyi bile değil. İnsanlar Goyadkin'i sevmiyor, onu aralarında istemiyor. Bunun sebebini ise zahmet edip yazarımız yazmamış. Ha romanın ilk hali nasıldı bilemiyorum ama Dostoyevski düzelttikten sonra da pek bir şey düzelmemiş gibi ?
*
İkiz ilk olarak iş yerine geldiğinde benim düşüncem yavaş yavaş Goyadkin'in yerini almak istemesi ve böylece de Goyadkin'i saf dışı bırakma isteği.
*
Romanı okurken şöyle düşündüm: Bu roman aslında bizlere biraz da insanın yaşadığı, dilini konuştuğu toplum içerisindeki kabul görme arzusunu anlatıyor. Bunu çok net bir şekilde Goyadkin karakterinde görüyoruz. Goyadkin delirmeden önce de Olsufiy İvanoviç, Andrey Flippoviç gibi kötü insanlar onu istemiyor, küçümsüyor. O yöreden gidebilir, başka bir iş bulabilir ama o böyle bir şeye ihtimal dahi vermiyor. Bu da kuşkusuz insanın toplumda kabul görme, arzulanma ve popüler olma isteğinden kaynaklı bana göre.
*
Kitap içerisinde bir şey dikkatimi çekti: Yazar, ilk başlarda bolca alıntı yapıyordu ama bunu kitabın ortalarına doğru diyaloglar çoğaldıkça bırakıyor. Bu da ikiz ortaya çıkmadan önce boş olan yerleri okurun dikkatini başka yönlere çekerek doldurma çabası gibi geldi bana.
*
Kitabın boyutları normal olsa da yazı karakteri normal olsa da yine de herkese hitap eden bir kitap değil maalesef. Oldukça çok sabırlı biri olmanız gerekiyor, 218 sayfa için bile. Çünkü uzun düşünceler, kesik ifadeler, paranoyak düşünceler vs. kitaptaki akıcılığı kestiğinden bazı noktalarda kitap sıkıcılaşıyor.
*
Kısacası; bir klasik olarak nitelendirilse de hala tartışmalı bir klasik olan bu eseri-Dostoyevski yazdıysa eserdir- öncelikle Dostoyevski severlere, böyle psikolojik çözümlemeler ve örnekler içeren kitap severlere, uzun cümleli düşünce kitabı severlere -varlar mı emin değilim :)-klasik okumak düşüncesinde olanlara, Goyadkin'in trajikomik hikayesini merak edenlere, 19. yüzyıl Rusyası'na bir göz atmak isteyenlere, dönem romanı okumak isteyenlere tavsiye edebilirim. Ancak, kolay okunan kitaplardan hoşlanıyorsanız, düşünce romanı sevmiyorsanız, ne idüğü henüz belli olmamış ve hakkında spekülasyonlar olan kitapları sevmiyorsanız, Dostoyevski'nin yazarlık dönem buhranı sonucunu görmek istemiyorsanız, kafa yorucu kitap sevmiyorsanız, Gogol ile Dostoyevski ortak yapım çalışması gibi duran bu trajikomik hikayeden anlattığım kadarıyla hoşlanmadıysanız bu kitaptan uzak durun derim ben :)
Kitaba puanım: 4
Daha güzel kitap eleştirilerinde görüşmek dileğiyle...
Takipte Kalın
^.^
hasibecengizkarakuzu@gmail.com
Herkese sevgiler,
Hasibe ♥️
1 yorum oku / yaz
Kitabı biraz önce bitirdim ve okuyan diğer insanlar ne düşünmüş acaba diye merakla internette yaptığım arama sonucunda okudum yazınızı. Görüyorum ki benzer düşünceler.
YanıtlaSilArka kapak yazısı ilgimi çekti özellikle ve dostoyevski'yse zaten okunur diye aldım kitabı. Çok zorlandım doğrusu kitaptaki insanların üsluplarından dolayı. Güldürü kitabı olması imkansız, işleyiş ve diyaloglar iyi şekilde düzenlenebilse harika bir kitap olabilirdi.
Kitabı bitirmek için okudum, okurken sıkıldım-zorlandım, sonunda bir güzellik, aydınlanma bekledim ama aynı şekilde bitti ve ben bu ne lennn dedim :)
Fikrini paylaşırsan çok sevinirim:)))