✿ Kitap Eleştirisi: Konstantiniyye Oteli : Zülfü Livaneli ✿

10.4.16

Merhaba!

Keyifli Pazarlar... Bu güzel Pazar gününde hafta sonuna yakışır güzel bir paylaşımla blogumdayım, okuduğum en son kitabı ve yorumlarını sizlerle paylaşmak için geldim, yeni bir kitaba başlamak içinse sabırsızlanıyorum!

Bugün kendi kütüphaneme ait olan ve de şurada sizlerle alışveriş yazısını paylaştığım bir kitabı aktaracağım sizlere... Livaneli'nin -ki benim en sevdiğim Türk yazarların başında geliyor, her yerde söylediğim gibi- son kitabı olan ve aslında hiçbir yerde methini duymasam da sırf yazara olan sevgimden dolayı aldığım Konstantiniyye Oteli'ni paylaşıyoruz bugün, hadi başlayalım!

Kitabımız, Doğan Kitap'tan çıkma ve yaklaşık olarak 476 sayfa...


Livaneli'ye karşı olan sevgimden dolayı satın aldığım bir kitaptı benim, hakkında hiçbir yorum okumadan satın alıyorum genelde ben kitapları, bu kitapta da aynen öyle oldu. Sevdiğim yazarlar ne yazsa fark etmiyor benim için, zaman zaman kendi türlerinin dışına çıksalar bile okuyorum onları ^^

Kitabımız, ön ve arka kapaklarıyla dikkati çekiyor zaten, ilk olarak elbette yazarın ismiyle sonrasında da kapaklarıyla beni al diyor adeta... Ön kapaktaki şahane yapıt, Sakit Memmedov'a ait bir tablo. Ön yüze kitapla tamamen alakalı bir tablo tasarlanması şahane olmuş, arka kapaksa kitaba ait beş paragraflık bir anlatımla kitabı tanıtma gayreti içerisinde, kapalı ve düz bir anlatım olsa da kitaba dair ipuçları sunuyor...


Kitabı, uzunca bir süre elimde tutup da okumaya ancak karar verebildim, aslında ilk aldığımdan beridir birlikte aldığım kitapların içerisinde en çok merak edilenlerden olduğu doğru olmasına rağmen kütüphaneden aldıklarımı bitirme gayreti içerisindeydim, bu sebeple okumam epey zaman aldı. Bu kitabı da aslında epey uzun bir sürede okudum, yaklaşık bir buçuk haftada, bu süre içerisinde gerçekten zorlandım diyebilirim, çünkü kitap neredeyse beş yüz sayfa...


Kitabı okumadan yorumları okumuş olsaydım alma fikrim değişir miydi, alır mıydım almaz mıydım, kendime hala soruyorum ama sanırım alırdım çünkü yüksek bir fiyata değil de uygun bir fiyata alma gibi bir imkanım oldu. Ancak yorumları en başta okusaydım kitaba dair gerçekten bir önyargım oluşacaktı, özellikle Goodreads'teki yorumlar beni kitaptan epey soğuttu diyebilirim. Ne yazık ki beni diğer üzen şeyse bu yorumların çoğunluğunun doğru olduğunu düşünmem ve fikren bazılarına katılmam :(


Kitabımızın konusuna gelecek olursak; İstanbul'da 2014 yılı Aralık ayının son günlerinde, yılbaşına yaklaşırken ülkenin en zenginlerinden Ergun Bereket ve Kazak ortağı Hamzatbekov'un işbirliğiyle eski Bizans sarayının kalıntıları üzerine yedi yıldızlı Konstantiniyye Oteli açılışı yapılmaktadır... Bu açılış gecesi, öncesi, sonrası, davetteki konuklar,Bereket ailesi, Hamzatbekov ailesi ve daha pek çok İstanbul siması kitabımızda bizleri iç içe geçmiş bir çok farklı hikayeye götürüyor ve bu hikayeleri tanıtıyor... Bu hikayeler üzerinden de aslında İstanbul simalarını, zengin fakir demeden bu koca şehirde yaşanan çeşitli dramları ve dikkat çeken olayları, Bizans'a ve de Osmanlı'ya da değinerek ve de pek çok genel kültür bilgisi eşliğinde bizlerle buluşturuyor...


Kitabı benim gibi roman diye alanlar için aslında bir yanılgıyı da beraberinde getiriyor çünkü kitap aslında hikayelerden oluşan ve de sonunda sadece iki karakterle bağlanan bir roman... Benim şahsi görüşüme göre ise hikayelerden ibaret ve de kesinlikle bir roman niteliğinden uzak... Roman niteliğini belki de sadece Zehra ve Emre'nin sonlarından alıyor olabilir.


Kitap totalde beni biraz hayal kırıklığına uğrattı diyebilirim, çünkü yazarın bugüne kadar birçok eserini okumuş biri olarak biraz daha farklı bir kitap bekliyordum diyebilirim. Kitap daha çok eleştiri türünde olmuş gibi, kitap çok dobra bir kitap evet, bizim milletçe olumsuz yanlarımıza çok güzel değinen bir kitap olmuş evet ancak roman olarak değil eleştiri kitabı olarak yayınlanmalıydı bence !


Kitabın biçimsel özellikleri ise şöyle: ikinci sayfada yazarımızın bir sayfa özgeçmişi, devamında kitap ismi, editör bilgileri ile yine kitap isminden sonra, bir not sayfası yer alıyor son olarak da iki özlü sözden sonra kitaba giriş yapılıyor. Kitap bölümler halinde yazılmış, değişik başlıklara sahip olan bu bölümler birer ikişer sayfalık kısa bölümler halinde tasarlanmış. Bu da okuru sıkmadan kitabı bölüm bölüm okumayı kolaylaştırıyor.


Kitap, aslında oldukça akıcı, ben hiçbir bölümde ya da sayfa aralığında sıkılmadım, günlük dilde yazılmış bir kitaptı, sadece bazen çok uzun cümleler ve gereksiz bilgiler konusunda biraz sıkıntı yaşadım. Özellikle ölüler diyarı, Emre'nin gereksiz genel kültür konuşmaları gibi yerler bana saçma ötesi geldi, olmasa daha iyi olurdu diye düşünüyorum.


Kitabın genelinde, İstanbul'da görüp görebileceğiniz her türden pisliğe yer verilmişti: Kadın cinayetleri, sapıklar, tecavüzcüler, kökten dinciler, solcular, geziciler, Anadolu'dan göçen insan kalabalığı ve nasıl zengin oldukları, hırsızlar, fahişeler, otel görevlileri arasındaki ilişkiler, din çatışmaları, mezhep ayrılıkları, kodamanlar, görgüsüzler, İstanbul'un kalabalığı, çözümsüz trafik sorunları, kıskanç kocalar vs. vs. Ülkemizde problem olarak ne sıralayabilirsek işte bu kitabın genelinde de onlar var!


Kitapta yazarın siyasi görüşlerini bu kadar çok belirtmesini istemezdim, idareye de dil uzatmıştı, cesur ama bence gereksiz adımlar, zaten kelimeler altından her kitapta az çok yazarlar kendi fikirlerini belli ediyorlar, bu kadar çok ayan beyan meydana çıkarmaya, kitabı bu gereksizlikle uzatmaya gerek yoktu. Kitap zaten gereksizliklerle yeterince doluyken hem de!


Bu kitapta ben biraz da galiba sayfa kaygısı gördüm, sırf yazılsın diye yazılmış bölümler, gereksiz bir fantastizm, gereksiz ve bize hiç faydası olmayan Bizans tarihi ve bu tarihten de cımbızla seçilmiş kara sahneler... Bana ne kattı diye düşünüp dursanız bile cevabını bulamayacağınız sorulara yol açan birtakım bölümler işte... Okumak bana göre vakit kaybıydı, hatta Zehra Emre aşkını okumak bile beni daha çok memnun etti diyebilirim.
*
Kitap zaten çok kalın, gerçekten kalın ancak buna yukarıda da değindiğim gibi gereksiz sayfalar sebep olmuş diyebilirim. onun dışında çok başka yerlere uzansa da Emre ile Zehra'nın hikayesini çok sevdim ^^


Kitap içerisinde fazla tasvir ve benzetme göremedim ben, daha çok net fikirler, düz cümleler vardı, kurgu olmadığı için ya da belki de eleştiri dışında hiçbir edebi kaygı duymadığı için kitap tasvir ile benzetme gibi sanatlardan hiç faydalanmamış!
*
Kitapta inanılmaz bollukta bir karakter bolluğu vardı, zaman zaman geri dönüşlerde kim kimdi hatırlamayamadım bile, bu da bir daldan dala muhabbetine döndü yani :( Anlatılan şeyler klasik, karakterler ve detaylar çoktu.


Kısacası benim hayal kırıklığı dolu bir okuma serüvenim oldu diyebilirim bu kitap için, zaten bildiğimiz şeyleri gözümüze soktu diyebilirim, zengin bir insan panaromasına katılıyorum, kesinlikle ölüsüyle dirisiyle hayvanıyla insanıyla zengin bir canlı panoramasına sahipti ama yine de sevebildim diyebileceğim bir kitap olmadı. Tavsiye ediyor muyum diye soracak olursanız da, eğer hikaye seviyorsanız tavsiye edebilirim ^^ Onun dışında genel kültürünüzü geliştirmek için okuyabilirsiniz diyorum ...

Kitaba puanım: 3



Daha güzel kitaplarda, eleştirilerinde, yorumlarında da görüşelim mi? Blogumu GFC'den ( Google Friend Connect'den) - blogumun en altında yer alıyor- takip etmeyi ve Instagram dahil tüm sosyal medya hesaplarımı takip etmeyi unutmayın ^^

Yeni yazılarda görüşürüz :))

Sevgiler...

Takipte Kalın




hasibecengizkarakuzu@gmail.com
Herkese sevgiler, 

Hasibe ♥️





















You Might Also Like

2 yorum oku / yaz

  1. Livanelinin okuduğum ilk kitabıydı. En çok da ölülerin konuşması falan dikkatimi çekmişti. Çok da güzel anlatmışsınız. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkürler, elimden geldiğince dilim döndüğünce okuduklarım hakkında yazıyorum işte... Livaneli'den başka kitaplar okumanızı tavsiye ederim, eskileri çok daha iyidir :)

      Sil

Fikrini paylaşırsan çok sevinirim:)))