Film Yorumu : Paraleller / Çevirmen / Evde / Ölüm Oyunu
11.7.15
Herkese merhaba ^^
Keyifli bir Cumartesi gününden selamlar... Bugün sizlerle izlediğim dört güzel filmin yorumlarını paylaşacağım... Bu filmlerin hepsini yeni izledim ve hepsinin seçme filmler olduğunu eklemem lazım umarım hoşunuza gider, hemen başlayalım o zaman...
Keyifli bir Cumartesi gününden selamlar... Bugün sizlerle izlediğim dört güzel filmin yorumlarını paylaşacağım... Bu filmlerin hepsini yeni izledim ve hepsinin seçme filmler olduğunu eklemem lazım umarım hoşunuza gider, hemen başlayalım o zaman...
İlk filmimiz Paraleller... Bu filmi yine sürekli film izlediğim sitelerden birinde konusunu beğenerek izlemiştim...
PARALELLER / PARALELS
IMDB: 6.7
Tür: Bilim Kurgu, Gerilim, Aksiyon
Oyuncular: Yorgo Constantine, Marco St. John, Han Soto, Eric Jungmann, Mark Hapka
Yapım: 2015, ABD
Filmin afişi yukarıda da görebildiğiniz gibi pek birşey vaat eder gibi durmuyor, hatta resmen beni izlemesen de olur diyor ama ben yine de film sitesinde yazan konuları mutlaka okumanızı tavsiye ederim. Afişe göre karar vermemek lazım ne de olsa.
Filmin konusuna gelelim Ronan ve Beatrix Carver annelerinin ölümünden sonra Ronan'ın evi terk etmesi sonucu uzun yıllardır birbirlerini görmemiş kardeşlerdir. Ronan'ın babasından bir not alması üzerine tekrar buluşurlar. Ancak babaları ortada yoktur, babalarını aramaya başlarlar ve en sonunda babasının Ronan'ı notunda çağırdığı yere gelirler. Burası gökdelene benzeyen sade bir binadır. Yolda yanlarına katılan komşularının oğlu Harold ile bu binaya girerler. Binaya girdikten kısa bir süre sonra binanın ışıkları yanıp sönmeye başlar ve sallanır. Bu esnada binanın içinde olan Polly isimli bir kızla daha tanışırlar ve binadan dışarı çıktıklarında bildikleri dünya bambaşka bir hal almıştır, şimdi hem babalarını bulmaya hem de geri dönmeye çalışacaklardır.
Evet okuduğunuzu umduğum konu gerçekten de görebildiğiniz gibi büyüleyici. Tereddütsüz resmen atladım filme. Umduğumu bulduğumu da eklemem lazım. Ancak bu bir tanışma filmi gibi olmuş nedense, giriş uzun , gelişme başında bırakılmış. İkinci filmi sabırsızlıkla bekliyorum doğrusu. Genel olarak akıcı bir film değildi kesinlikle. Oldukça durağan ama heyecanlı ve gizemli bir şekilde başlıyordu. Aksiyon da fazla aramamalı daha çok olup biteni öğrenmeye yönelik bir filmdi. Kesinlikle çok sevdimm.
IMDB puanı da gayet yüksek, ve haklı olarak verilmiş. Sadece en heyecanlı yerinde filmi kesmişler onu hiç sevmedim. Oyuncular çok tanıdık değillerdi ama yine de bir gençlik filmi olarak bu pek göze çarpmıyor. lzlenebilecek güzel bir film, tavsiye ederim.
*
Diğer filmimiz Çevirmen... Interpreter...
ÇEVİRMEN / INTERPRETER
IMDB: 6.4
Tür: Gerilim, Gizem, Aksiyon
Oyuncular: Nicole Kidman, Sean Penn, Brian Ward
Yapım: 2005, ABD
Filmi elbette ki Nicole Kidman filmi olduğu için bir de gerilim gizem filmi olduğu için izledim. Filmden beklentim büyük değildi zaten, izlediğime pişman olmadığım keyifli bir filmdi. Afişi de bence Kidman severlere davet niteliğinde olmuş :)
Filmin konusu ise şöyle: Birleşmiş Milletler'de çevirmen olarak çalışan Sylvia Broome, tesadüfen Afrikalı bir devlet başkanına suikast düzenleneceğini öğrenmiştir. Yetkililere haber verince Amerikan Gizli Servisi'nden Tobin Keller olayla ilgili görevlendirilir. İlk başlarda Sylvia'ya hiç güvenmeyen ve hikayesinde boşluklar sezen Keller, genç kadını incelemeye alır. Aynı zamanda Sylvia da suikastçıların hedefinde olduğunu öğrenir, hem canını kurtarmaya çalışır hem masumiyetini kanıtlamaya çalışırken bir de cinayeti engellemeye çalışacaktır...
Ben konuyu havalı bulsam da filmi pek sevemedim açıkçası. Zira içerisine girince olağanüstü bir Afrika kokusu, havası alıyorsunuz. Bir kere Nicole'ün bu sarışınlıkla Afrikalı olduğuna asla inanamadım, hiç inandırıcı olamamış malesef. Sonrasında Afrika'nın iç savaş halleri, devlet başkanlarının kapışmaları vs. derken sorunları çok fazla işin içine girmiş, bu da sıkıcıydı. Kaçma kovalama olmasa ortalarında kapatabilirdim filmi. Sadece gerçek katilin kim olduğunu vs. merak ettiğimden sonuna kadar izledim.
Filmin içeriği kadar müzikleri de sıkıcıydı. Olmamış bence. Sadece kaçma kovalama bir filmi kurtaramıyor malesef, hadi ortada sonu mutlu bitmeyen bir de aşk başlangıcı var desek, yine de olmamış. Hatta baş rolde inanılmaz sevdiğim Sean Penn de var ama o bile filmi kurtaramamış. Belki de Afrikalılar izlese sevebilir ama sadece zaten herkesin bildiği bir konuyu filmin odağına koymak hatta filmi onun etrafında geçirmek biraz abartı olmuş. Elbette filmlerde sosyal mesajlar vs. olsun ama fazlası da sıkıyor, olayın güzelliğini bozuyor.
Mekan ve akıcılık olarak da epey sınıfta kalıyor malesef film. Sürekli kapalı mekanlarda durağan ilerleyen bir yapısı var. Ayrıca espiri yeteneği olmayan bir Nicole'i çekemedim yani :(( İzleseniz de olur, izlemeseniz de. Vakit bile geçirilebilecek bir film değil malesef..
*
Üçüncü filmimiz bir Fransız filmi... Evde... Dans la Maison.
EVDE / DANS LA MAİSON
IMDB: 7.3
Tür: Gerilim, Gizem, Erotik
Oyuncular: Fabrice Luchini, Vincent Schmitt, Ernst Umhauer
Yapım: 2012, Fransa
Yine sitede görüp de izlediğim ve merak ettiğim bir filmdi. Öğrenci - öğretmen, yazarlık gibi kelimeleri zaten izlememek olmaz. Ancak bu da izlediğime pişman olduğum ve vakit kaybıma üzüldüğüm bir film oldu.
Filmin üstteki afişinden saçmalığı hakkında bir fikir sahibi olmuşsunuzdur sanırım. Zaten benim düşüncemde Fransız filmleri genelde absürdlükleriyle yer buluyorlar. Bu da yine aynı absürdlükte sürdürülen ve çekildiğine üzüldüğüm bir film oldu.
Filmin konusuna gelecek olursak; 16 yaşındaki Claude, sınıfta sessiz sakin bir arka sıra çocuğudur. Fakat yaşıtlarının üzerinde gözlem ve yazma yeteneği vardır. Fransızca öğretmenine derslerde yazdığı kompozisyonlarda ve ödevlerde öğretmeni bu yeteneği keşfeder ve yazdıklarını okur. Bu yazılarda gerçek hayattan kesitler olduğunu ve Claude'un sınıf arkadaşlarından Ralp ve ailesi hakkında yazıldığını öğrendiğinde öğretmeni bu hikayeye bir son vermek yerine aileyi gözlemleyip yazması için Claude'a yardım bile eder. Ancak sorunlar peş peşe geldiği gibi Claude'un arzuları da ortaya çıkacaktır.
Film Freud'un temel dürtülerinden daha çok cinsellik üzerinde duruyor, 16 yaşındaki bir gencin cinsel eğilimleri, annesiz büyümesinin cinsel hayatı üzerindeki etkileri ve ailelerin mahrem sırlarını merak etmesi vs. işleniyor filmde. Daha ziyade Claude'un saçmalıklarını izledik de diyebiliriz. Güzel başlayan ama gittikçe saçmalayan hatta bu saçmalığı filmin sonunda zirveye taşıyan daha çok cinsellik üzerinden işleyen ve böyle prim yapmayı amaçlayan bir film olmuş. Evet dürtüleri ve içgüdüleri güzel anlatıyor ama bence gençleri özellikle yanlış yönlendirebilecek bir film olmuş.
Film genelde kapalı mekanlarda durağan bir biçimde geçiyor. Müziklerin yerleştiriliş biçimini, Claude'un hikayelerini okuyuşunu vs. sevsem de akışı yavaş ve sıkıcı buldum. Adından da anlaşılacağı üzere olayların büyük kısmı Ralp ve ailesinin evinde geçiyor, bir de oldukça açık bir sahne var. Bu açıdan ailecek izlenebilecek bir film değil. Fransız filmlerini sevmiyorum galiba ben, bu film de üzerine basa basa bana göstermiş oldu. Beğenmedim, izlemenizi de tavsiye etmem :(
*
Diğer ve bugün bahsedeceğimiz son filmimiz ise Ölüm Oyunu...
ÖLÜM OYUNU / THE KİLLİNG GAME
IMDB: 5.3
Tür: Polisiye, Gerilim, Gizem, Aksiyon
Oyuncular :Laura Prepon, Ty Olsson, Brian Markinson, Kavan Smith
Yapım: Amerika
Film diye bildiğim aslında şuan televizyon dizisi olduğunu öğrendiğim The Killing Game, Ölüm Oyunu filmini denk gelip televizyonda izlemiştim. Bu isimle çevrilen ne kadar da çok film varmış, gerçekten bulana kadar canım çıktı :(((((
Film polisiye olunca izlemeden geçemedim isminden korkmama rağmen. Filmin daha doğrusu televizyon filminin konusuna gelecek olursak; Eve Duncan adli bir heykeltraştır. Delillerden yola çıkarak suçluların üç boyutlu profillerini ortaya çıkartmaktadır. Bir gün kızı öldürülür ve katil bulunamaz. Zamanla katilin bir seri katil olduğu ortaya çıkar ve hedefteki küçük kızı bulurlar. Katil Duncan ile iletişime geçer ve kaçma kovalamaca başlar.
Bu arada televizyon dizisi Irıs Johansen isimli bir yazarın çok satan kitabından uyarlanmış, çok da güzel olmuş :) Bulursam kaçırmam, okurum bu güzelliği ^^
Konu sürükleyiciydi, ortalıkta bir seri katil olsa da pek fazla kan görmedik sevdim. Çok kanlı şeyleri sevemiyorum malesef. Başroldeki kadın - şu yukarıdaki- şahane bir iş çıkarmıştı, filmin sonu da beni tatmin etmeye yetti. Daha ne diyebilirim bilmiyorum, gecenin bir vakti sahuru beklerken oldukça keyifli vakit geçirdim. Keşke bizde de böyle televizyon filmleri olsa. Gerçi varlar ama ne türde ve ne düzeyde belli :( Bayıldım tek kelimeyle..
Başroller yakıyor görebildiğiniz gibi ^^ Tek mekanda geçen bir tekdüzeliğe sahip değil, aksiyon var, filmin tamamında bir merak duygusu katilin sürekli Duncan'ı aramasından dolayı var ve bu da filmi izlenebilir kılmış. Sonunda da ters köşe olayı filmi biraz sıradanlaştırsa da pek takılmadım. Film polisiye olunca ben müziklere vs. hiç dikkat etmiyorum ama beğendiğim sevdiğim ve tavsiye edebileceğim bir filmdi. İzleyin, kaçırmayın derim ^^
*
Evet arkadaşlar, bugün sizlerle toplamda dört güzel film paylaşmış oldum, umarım keyifle okumuşsunuzdur. Daha yazılacak bir sürü filmim var, ara sıra bloguma uğramayı unutmayın ^^ Sonraki yazımda da görüşelim !
Takipte Kalın
hasibecengizkarakuzu@gmail.com
Herkese sevgiler,
HC
0 yorum oku / yaz
Fikrini paylaşırsan çok sevinirim:)))